Romanya‘nın başkenti Bükreş, Türkiye‘den sadece 1 buçuk saat uzaklıkta Orta Avrupa‘nın en güzel başkentlerinden biri olan Bükreş, Balkanların Paris‘i olarak da bilinir. Tabi bunun nedeni ne güzelmiş burası, buraya da Balkanların Paris’i diyelim şeklinde olmamış. Şehri Osmanlı’dan bağımsız olduktan sonra gerçekten Paris’e benzetmeye çalışmışlar.
Yıllar içinde iş için gidip gezme fırsatı bulamadığım bu güzel şehri ucuz uçak bileti bulunca dedim şöyle güzelce bir gezmenin zamanı geldi. Bu 3 günde, Bükreş’te gezilecek ve görülecek yerler, Bükreş’te nerede ne yenir, Bükreş gece hayatı, Bükreş’te nerede kalınır ve gibi birçok soruya cevap buldum. Bükreş hakkında birçok da ilginç bilgi edindim. Şehir gerçekten bir haftasonunda gidip çok keyif alacağınız bir yer.
instagram hesabımı takip edin –> @cokgezenadam
Bükreş Hakkında Bilgiler
Öncelikle şehir ve ülke hakkında bazı önemli bilgiler ile başlayayım çünkü kafalardaki Bükreş ile gerçekler pek de aynı değil. Romanya’nın güney doğusunda yer alan şehrin nüfusu yaklaşık 2 milyon. Ülkenin ana dili Romence. Şehirde çoğu kişi sizinle İngilizce konuşuyor. Bu konuda Avrupa’nın iyi şehirlerinden biri diyebilirim. Ülke demokrasi ile yönetiliyor. Halkın önemli bir kısmı Ortodoks Hıristiyan. Ülke yönetiminde kilisenin etkisi oldukça yüksek.
Romanya haritası, dikkatli bakarsanız bir balığa benziyor. Karpat Dağları ülkeyi üçe bölüyor: Valakia, Transilvanya ve Moldovya (Ülke olan değil). Bükreş Valakia bölgesinde yer alıyor.
Romanya Vizesi
Eskiden Romanya’ya Türk vatandaşları vizesiz seyahat edebiliyordu. Ancak Romanya’nın Avrupa Birliği’ne girmesinden sonra bu durum değişti. Romanya için 2 farklı vize imkanı var. Romanya’ya özel vize daha ucuz ama bu vize ile sadece Romanya’yı gezebilirsiniz. Bir diğer alternatif de Şengen (Schengen) vizesi. Bu vize ile Avrupa’nın birçok ülkesine giriş çıkış yapabilirsiniz.
Romanya Para Birimi
Bükreş öyle anlatıldığı gibi ucuz bir Doğu Avrupa ülkesi değil. En basitinden Starbucks’ta kahve fiyatları Türkiye’den daha pahalı. Gerisini siz hesaplayın. Para birimleri Lei (RON). Paraları plastik bir malzemeden yapılmış. Islanmıyor, yırtılmıyor, kolay kolay kırışmıyor. (Yukarıdaki videoya bakın, gerçekten kırışmıyor 🙂) Havalimanında çok az bir miktar para bozdurun. Şehir merkezinde ise sahibi Türk olan Bükreş’in en büyük döner zincirleri Dristor Kebap şubeleri yanında aynı gruba ait bir döviz bürosu oluyor. Burada rahatça bozdurabilirsiniz.
1 TL = 1,15 Lei
1 Dolar = 4,05 Lei
1 Euro = 4,57 Lei
Bükreş’e Nasıl Gidilir?
Ön bilgileri aldığımıza göre yolculuğa çıkabiliriz. Öncelikle çok geçe kalmazsanız Bükreş’e ucuz uçak bileti bulmak çok kolay olabiliyor. 300 TL seviyelerinde bilet bulmak pek zor değil. THY, Pegasus ve Tarom Havayolları’nın Türkiye’den direkt uçuşları var. Ben son olarak Pegasus kartta biriken millerimle 300 küsür TL’lik bir bileti 60 TL gibi bir bedel ödeyip aldım. Üstelik gidiş gelişte online check in yapınca 35 TL de puan kazandım. Uçuş saatleri de oldukça mantıklı idi. Sabah 10’da binip 11:35’te Bükreş’teydim. Dönüşte ise 18:50 uçağına binip 20:15’te sabiha Gökçen’e vardım. Oradan Florya’ya ulaşmam çok daha uzun sürdü tabi ki de 🙂
Trenle Bükreş
Bu sene itibari ile sadece yazları geçerli olmak üzere İstanbul Halkalı’dan trenle Bükreş’e gitmek mümkün. Bükreş ve Belgrad’a yapılacak tren seferleri, Bosfor Ekspresi’ne (Balkan Ekspresi) bağlanacak yataklı ve kuşetli vagonlarla düzenlenecek. 3 Haziran’da başlayan seferler 20 Eylül’e kadar sürecek. Bükreş için tren Halkalı’dan 22:40’ta kalkıyor ve 18:58’de Bükreş’e varıyor. Bükreş’ten dönüşte ise 12:45 treni ertesi gün sabah 6:49’da Halkalı’ya ulaşıyor. Bilet ücreti ise 38,8 Euro’dan başlıyor. Ülkede dövizinizi bozdurun diye devlet yetkilileri kampanya başlatırken devletin demiryolu şirketinin bize bileti Euro ile bilet satması ayrıca işlenmesi gereken bir konu. Üstelik bu devirde bileti neden internetten alamıyoruz o da ayrı bir komedi.
Havalimanından Bükreş’e Nasıl Gidilir?
Neyse güldük eğlendik diyelim ve yolculuğumuza devam edelim. Ben şehre uçakla gittim. Havalimanından şehre ulaşım da oldukça kolay. Burada birkaç alternatif var. Taksi bunlardan ilki. Taksiler farklı tarifelere sahip ve havalimanında bu taksileri çağırmak için özel makineler var. Taksi sistemleri bana garip geldiği için tarifeleri pek karıştırmadım. Bir de Kayserili adam mecbur kalmadıkça taksiye mi biner canım:)
İkinci alternatif toplu taşıma. 783 nolu otobüs Otopeni Havalimanı’ndan sizi şehrin merkezindeki Piata Unirii‘na (Unirii Meydanı) getiriyor. Oteliniz muhtemelen buraya yakın oluyor. Değilse de buradan metro ile ulaşım oldukça kolay. 783 nolu otobüs 24 saat boyunca hizmet veriyor. Sabah 5:30 ile gece 11 arasına kadar her 15 dakikada bir otobüs oluyor. Diğer saatlerde ise sefer aralığı 30-40 dakikada bire düşüyor. Yaklaşık 40 dakika sürüyor. Tabi trafiğin yoğun olduğu saatlerde bir buçuk saati de bulabiliyormuş. Bilet fiyatı 7 Lei (6 TL). Normal bilete göre pahalı. Normalde metro biletleri 5 Lei (4,34 TL) ve 2 defa kullanılabiliyor. Gidiş dönüşü beraber almış oluyorsunuz.
Bükreş’te Nerede Kalınır?
Ben de otobüs ile Unirii Meydanı’na ulaştım. Bence şehirde kalacağınız yer bu civarlarda olsa iyi olur çünkü her yere buradan yürüyerek gidebilirsiniz. Sadece 1 2 yer için metro kullanılabilir. Ben buraya metro ile 2 durak uzaklıktaki Cozyness Hostel diye bir hostelde kaldım. Bu yol yürüyerek 15 dakika sürüyor. Genelde de yürümeyi tercih ettim. Burası The Balkan Backpacker adındaki bir hostel grubunun üyesi. Açıkçası son yıllarda kaldığım en iyi 2 hostelden biri. Diğeri de Budapeşte’deki Avenue Hostel.
Odalar çok temiz ve güzel, personel çok ilgili idi. Mutfaktaki malzemeler gayet temiz ve düzgündü. Ayrıca çok da güzel bir bahçesi var. Ortak alanda insanların sosyalleşmesi için oyun konsolu bile koymuşlar. Personel ise oldukça yardımsever. Daha şehre gelmeden bana havalimanından hostele ulaşım ile ilgili çok kapsamlı bir bilgilendirme maili attılar ve yardımcı olmalarını istedikleri bir şey olmadığını sordular. Cuma giriş, pazar çıkış için buraya toplamda sadece 57 TL (yanlış okumuyorsunuz) para ödedim.
Eksilerine gelince eskiden ücretsiz bisiklet servisi varmış ama bisikletleri çalınınca kaldırılmış. Merkeze 15 dk yürüme mesafesinde. Sanırım bir daha Bükreş’e gitsem yine kalacağım yer burası olur.
Bükreş’te Gezilecek Yerler
Bükreş’te gezilecek yerler’in çoğunluğu Unirii Meydanı çevresinde Lipscani adlı bölge ve yakınlarında yer alıyor. Şehri keşfetmenin en mantıklı yolu Free Walking Tour (Ücretsiz Yürüyüş Turları) oluyor. Adı ücretsiz olsa da sonunda rehbere bir bahşiş atmanız bekleniyor. Bükreş’te 2 farklı tur var. Bunlardan daha çok bilineni Walkabout Free Tour. Her gün saat 10:30 ve 15:00’te Unirii Meydanı Parkı içindeki eski saatin önünde buluşan grup 2 saat boyunca Eski Şehir ve çevresini geziyorsunuz.
İkinci tur ise daha yeni olduğu için çoğu kimse tarafından pek bilinmiyor. B-Trip Bucharest Free Tour her gün saat 11’de Romanian Athenaeum önünde başlıyor ve 2 buçuk saat sürüyor. Burada ise bir önceki turdan çok daha farklı bir rotayı keşfediyorsunuz. Açıkçası iki turu da kesinlikle tavsiye ederim. Tüm bu turlar İngilizce olarak yapılıyor.
Bükreş’te Görülecek Yerler
Hostelime yerleştikten sonra para bozdurmak için hostelin 2 3 dk yürüme mesafesindeki Dristor Kebap’a gittim. Gitmişken de bir döner yedim. Ardından kendime Romanya Vodafone’dan bir SIM Card aldım. 6 Euroluk paketle 13 gb internet baya da bir konuşmam oldu. Sonra Fransa’dan sınıf arkadaşım Monica’yı arayıp onu ve çocuğunu görmeye gittim.
Herăstrău Parkı
Monica’nın evinin yakınlarındaki bu parkı görünce açıkçası Rumenleri çok kıskandım. Herăstrău Gölü kenarına kurulu 1,1 km2 alana sahip güzel ötesi bir park burası. Gezdikçe park içerisinde ayrı yerler keşfediyorsunuz. Bir gününüzü sadece burada geçirmeniz mümkün. Buraya M2 nolu metro ile Pipera yönüne doğru Aurel Vlaicu durağında inerek ulaşmanız mümkün. Buradan biraz yürüyorsunuz. Ayrıca Arc de Triumf’a giden metro ile de ulaşabilirsiniz. Burada gezindikten ve bir kahve içtikten sonra Monica ile vedalaşıp hostelime dönüp etrafı keşfe çıktım. Ertesi sabah da Free Walking tura katıldım.
Saint Anthony Kilisesi
Burası eski şehrin içerisinde Vlad Tepes’in Sarayı (meşhur Kazıklı Voyvoda ya da Kont Drakula) yanında yer alıyor. 550 yaşındaki bu kilise şehrin en eski dini yapısı. Kilisenin hemen karşısında Manuc Hanu Lui var. Burası 1808 yılında kervansaray olarak yaptırılmış bugün ise restoran olarak kullanılıyor.
Curtea Veche
Kilisenin yanında Vlad Tepes’e ait sarayın kalıntıları sizi bekliyor. Meşhur Drakula’nın adı aslında babasından kaynaklanıyormuş. Babası çok kötü biri olduğu için Şeytan Vlad (Rumence Drakul) deniyormuş. Drakula da Şeytan’ın Oğlu anlamına geliyormuş. Drakula Romanının yazarı da bu ismi tercih etmiş. 1431 yılında Siguasara’da doğan Drakula kardeşi Radu ile birlikte Osmanlı Sarayları’nda büyümüş. Osmanlı egemenliğindeki toprakların asil ailelerinin çocukları sarayda yetiştiriliyormuş ki saraya sadık kalsınlar. Kardeşi Radu Osmanlı’ya sadık olsa da Vlad Tepes başkaldırmış. İşte besle kargayı oysun gözünün misali. Fatih Sultan Mehmet’i kızdırınca da olanlar olmuş.
Stavrapoleos Manastırı
1724 yılında yapılan bu manastır bence eski şehirdeki en güzel yapılardan biri. Yunan bir keşiş tarafından yaptırılmış ve yanındaki han tarafından finanse edilmiş. Depremde zarar görse de bir Rumen mimar tarafından tekrardan güçlendirilmiş. Bugün UNESO Dünya Kültür Mirası listesinde yer alıyor. Manastırın kütüphanesi bugün hala kullanılıyor. Bahçesinde birçok buraya ait olmayan taş var. Bu taşların ise çok ilginç bir hikayesi var.
Romanya’yı uzun bir süre yöneten komünist diktatör Çavuşesku, şehirdeki mimariyi değiştirmek istiyor. 1977 yılındaki depremi de fırsat bilerek “civic center” projesini hayata geçirmek için merkezdeki birçok binayı yıkma kararı alıyor. Bu yapılar arasında birçok tarihi kilise de var. Bu durumdan halk rahatsız olunca Çavuesku’ya yakın birkaç mühendis onunla konuşuyor.
Rumenlerin Çılgın Projesi
Onu yıkımdan vazgeçiremiyorlar ama 3 ay süre alıyorlar. Bu mühendislerden biri olan Eugen Iordachescu bir barda cam bardakların raylı bir sistemle taşındığını görünce, bu olaydan ilham alıp kilise ve evleri raylı sistemle taşımaya karar veriyor. Üç ayda yaklaşık 10 adet kilise kurtarılabiliyor. Bildiğin Fatih Sultan Mehmet’ten ilham almışlar. Hatta içinde insanların olduğu evleri bile taşımışlar. İnsanlar içinden çıkarsak evimizi yıkarlar diye taşınma esnasında evlerinde kalmışlar.
9 bin ev, kilise ve sinegog’un olduğu ve 30 bin kişinin yaşadığı bölgede kurtarılamayan da birçok yapı oluyor. Onlar içindeki tarihi kiliselerden kurtardıkları bazı eşyaları da Stavrapoleos Manastırı’na getirmişler.
Bükreş’in Fransız Yapıları
Manastırdan sonra meşhur Caricu bere adlı restoranın önünde bir mola verdik. Buradan sonraki bölüm ise daha çok Fransız etkisi ile yapılmış binalar. Osmanlı egemenliğinden kurtulunca Kral 1. Carol ülkeyi batılılaştırma çabasına girer. Bunun için de Fransa’dan birçok mimar gelir ve şehirde bir Parisleşme serüveni başlar.
Ulusal Tarih Müzesi, Borç ve Ekonomi Merkezi (House of Dept and Economy), Merkez Bankası gibi birçok yapı bu etki ile yapılmış. Hatta Merkez Bankası’nın mimarı Paris Opera binasını yapan mimar imiş.
Villacrosse Pasajı
Bu pasajın hikayesi de oldukça ilginç. Katalan bir mimar Rumen bir zenginin kızı ile evlenince düğün hediyesi olarak ona bu sokağı hediye ediyorlar. Depremde hasar gören sokağı mimar Fransız tarzı bir pasaja dönüştürüyor. Bugün nargilecilerin istilasında bir pasaja dönüşmüş.
Üniversite Meydanı
Free Walking Tour’un son durağı burası oluyor. 1989 yılında Çavuşesku’ya karşı devrim burada başlamış. Bu yüzden binanın önü sıfır noktası kabul ediliyor. Asıl sıfır noktası başka yerde olsa da burası demokrasi için sıfır noktası olarak görülüyor. Üniversite meydanı yakınlarında ayrıca Yeni Ulusal Tiyatro Binası da yer alıyor.
Köy Müzesi
Turdan sonra metroya atlayıp arkadaşım Monica, eşi ve çocukları ile buluştum ve Bükreş’in en güzel yerlerinden biri olan Köy Müzesi’ne gittik. Burası gerçekten de görülmesi gereken yerlerin başında geliyor. Romanya’ya ait geleneksel evlerin bir arada olduğu bir müze burası. En az 2-3 saatinizi alacak kadar kapsamlı bir yer. Herăstrău Parkı bitişiğinde Zafer Takı taraflarında yer alıyor. Bence Japon Bahçesi’ni de beraberine alıp hepsini bir arada gezmek daha mantıklı olabilir.
Zafer Takı (Arcul de Triumf)
Zafer Takı Romanya’nın Osmanlı’dan bağımsızlığını alması üzerine 1878 yılında ilk olarak ahşaptan yapılmış. Ordu şehre buradan giriş yapmış. Sonrasında mermer olarak inşa edilmiş. Paris’teki Zafer Takı’nın ufak bir kopyası gibi.
Japon Bahçesi
Zafer Takı’nın önünde zıplayarak bir fotoğraf çektirdikten sonra Köy Müzesi çıkışında yer alan Japon Bahçesi’ne gittim. Burası Herăstrău Parkı içinde Japonlar tarafından hediye olarak yapılmış. Özellikle beyaz çiçekler tomurcuklanınca fotoğrafçılar için çok güzel kareler çıkabiliyormuş.
Romanian Athaneum (Opera Binası)
Son günümde katıldığım Free Walking turun başlangıç binası olan yapı 1888 yılında halktan toplanan bağışlarla Fransız Mimar Galeron’a yaptırılmış. Halkın bir amaç etrafında toplanarak yaptırmış olmasından dolayı önemli bir yapı. İkinci Dünya Savaşı sonrasında zarar görünce yeniden yapılmış. 1878 yılında Osmanlı’dan bağımsızlığını ilan eden Romanya’nın Fransız etkisine geçtiği yapıların öncülerinden. Buranın yakınlarındaki Athena Hilton Palace de bu tür yapılardan biri ancak orijinalliğini zamanla pek koruyamamış.
Carol I Üniversitesi Kütüphanesi
Ülkeye bağımsızlığı getirmesi nedeniyle çok sevilen 1. Carol aslında Alman asıllı bir kralmış. Ülkeyi batılılaştırmak adına ülkenin diplomasi dilini bile Fransızca olarak değiştirmiş. I. Carol Üniversitesi Kütüphanesi önünde onun at üstünde dev bir heykeli var. Bu heykel Komünistler zamanında eritilmiş ve onunla Lenin heykeli yapmışlar. Devrimde Lenin heykelini de yıkıp yerine yeniden I. Carol’un heykeli yapılmış. Telif nedeniyle eski heykelden biraz farklı yapmışlar.
Komünist Parti Merkez Binası
Güzelim yapıların yanında çirkin büyük bir bina görüyorsunuz. İşte bu bina Çavuşesku zamanında Komünist Parti Merkez Binası imiş. Romanya’nın en karanlık 20 yılı buradan yönetilmiş. Çavuşesku ilk ve son konuşmalarını burada yapmış. Komünist bir lider olmasına rağmen Rusya ile arası bozulunca, İngiltere ve Amerika ile yakınlaşmış. Kuzey Kore ziyareti sonrasında benzer bir modeli ülkeye getirmeye çalışmış. 15 Aralık günü Timuişuara’da gösteriler başlayınca onları durdurmak için ordu gönderir. Halk sinirlenir ve Timuşuara bağımsızlığını ilan eder. Bu durum halk genelinde isyanları başlatır. Bu sırada gizemli nişancılar halkı vurmaya başlar. Son konuşmasında olanlar olur. Karısı ile birlikte öldürülürler. Sonrasında ise gizemli nişancılar halkı vurmayı bırakır.
Devrim Hatıra Anıtı
Komünist Parti binası önüne devrim anısına biraz sürrealist bir anıt yapılmış. Bu heykele zamanında 1,5 milyon dolar ödenmiş. Heykel özgürlük ve bu uğurda verilen kurbanları anlatıyormuş.
Kretulescu Kilisesi
Çavuşesku zamanında bir çok dini yapı yok edilirken Komunist Parti karşısında duran Kretulescu Kilisesi hayatta kalmayı başarmış. 1720 ile 1722 yılları arasında Iordache Kretulescu ve eşi tarafından yaptırılan kilisenin yıkımı bir iki mimarın uğraşları sonucu engellenmiş.
Eski Ulusal Tiyatro
Victoria Caddesi boyunca aşağı indikçe ilginç yapıları görmeye devam ediyoruz. Bunlardan biri de savaş sırasında yanındaki telekomunikasyon binasını vuralım derken Ulusal Tiyatro’yu vuruyorlar. Sonrasında eski tarihi bina cam modern bir bina ile birleştirilerek yeniden inşa edilmiş. Bugün Novotel olarak işletiliyor. Telekomunikasyon binası bu caddedeki nadir çirkin binalardan biri. Bir Amerikalı tarafından yapılmış şehrin ilk gökdeleni.
Buranın karşısındaki sokaktan içeri girdiğinizde 1 Gün Kilisesi sizi karşılıyor. Aslında bir yıl 1 günde yapılmış ama insanlar uzun bir süre 1 günde yapıldığına inanmış. Buradan devam ettiğinizde Yeni Ulusal Tiyatro Binası’na gelmeden bir üniversite binası sizi karşılıyor. Burası çok ilginç bir yapı çünkü ön tarafı bir sanat eseri, arka tarafı da çirkin bir yapı. Yapının iki tarafının fotoğrafına bakınca aynı bina olduğuna inanamıyorsunuz.
Ulusal Ordu Binası (Cercul Militar National)
Bükreş’teki en gösterişli yapılardan biri olan yapının mimarı Rumen Dimitrie Maimarolu imiş. Mimarı Rumen olsa da Fransız etkisi ile yapılmış bir yapı. Burada zamanından bir kilise varmış ancak zemini çamurlu ve yumuşak diye yıkmak zorunda kalmışlar. Yerine bu yapıyı yapmışlar. Zemin problemini ise Gustave Eiffel’in (Eyfel Kulesi mimarı) arkadaşı Anghel Saligny’nin tavsiyesi ile meşe sütunlar kullanarak temel atmışlar. 1911’de başlanan inşaat bitmek üzere iken 1. Dünya Savaşı nedeniyle binanın açılması savaşın sonuna kadar ertelenmiş. 1930 ila 1948 yılları arasında Ordu binası olarak kullanılmış. II. Dünya Savaşı sırasında Nazi Ordusu Merkezi olarak kullanılmış. Günümüzde yapının içinde lüks restoranlar, toplantı ve konferans salonları ziyaretçilere hizmet veriyor.
Çişmigiu Parkı
Burası şehrin içerisindeki parklardan bir diğeri. Free Walking Tur’un da sondan bir önceki durağı. Parkın içerisinde şehrin en eski gazete bayisi yer alıyor. Parkın içindeki gölde tekne sefaları yapabiliyorsunuz. Ayrıca içeride bir bölümde satranç oynayan amcalara da denk geldim. 250 yıllık bu parkın içinde 2 adet çeşme varmış. Bu çeşmeler arasında su taşıyanlara çişmigiu (çeşmeci) denirmiş. Park da adını bu çeşmecilerden almış. Anlayacağınız Çeşmeciler Parkı burasının Türkçe adı.
Bükreş Parlamento Binası (House of People)
Assolistler sona bırakılırmış. Ben de Parlamento Binası’nı sona bıraktım. Her diktatör gibi Çavuşesku da kendine ait devasa bir sarayı olsun istemiş. Bölgede 30 bin kişinin yaşadığı semti tamamen yıktırıp tüm malzemeleri Romanya’dan getirilen bu devasa binayı yaptırmış. Bu arada Çavuşesku ile ilgili bir ilginç bilgi daha vereyim. Ülkenin tüm dış borçlarını halk için çok acılı bir sürece patlasa da ödemeyi başarmış. O gittiğinde Romanya’nın dış borcu sıfır imiş.
Çavuşesku Parlamento Binası’nın bitişini görememiş. Burası Pentagon’dan sonra dünyanın en büyük ikinci idari binası imiş. Asker sonrasında halk burada aynı askerlik gibi inşaatta da para ödenerek çalıştırılmış. Rehberimin babası da burada zorunlu çalışanlardan biri imiş. Bugün bu bina parlamento binası olarak kullanılıyor ama turist ziyaretine de açık. Burayı gezebilmek için önceden randevu almanız gerekiyor. Ben geldim hadi beni gezdirin yok maalesef. Ben dışarıdan bakmakla yetindim açıkçası.
Bükreş’de Nerede Ne Yenir?
Romen mutfağı Osmanlı ile olan uzun süreli tarihi bağlardan dolayı bizim mutfağımızla benzerlikler gösteriyor. Etli yaprak sarma (sarmale) ülkenin en popüler yemeği. Aman dikkat domuz eti ile yapıyorlar. Ciorba di Fasole (Fasulye Çorbası), şehriye çorbası ve işkembe çorbası yine bizimle etkileşimden dolayı mutfaklarına yerleşmiş lezzetler. Ancak yemekler benzer olsa da söz konusu et olunca işin içine çoğu zaman domuz giriyor. Fasulye çorbası bile domuz eti ile yapılıyor. Bu tür hassasiyetiniz varsa baştan uyarayım.
Bükreş’te nerede ne yenir diye aradığınızda her yerde ilk olarak karşınıza çıkan yer Caricu bere oluyor. Burası geleneksel bir Romen restoranı. Bahçesi de var ama içerisi oldukça güzel bir dekorasyona sahip. Fiyatları genel Bükreş fiyatlarının biraz üzerinde. Kurucusu öğrenciyken burayı açtığı için öğrencilere indirim yapıyormuş.
Eski şehirdeki bir diğer alternatif de Saint Anthony Kilisei karşısındaki Manuc Hanu Lui. Burası da geleneksel Rumen mutfağı için düşünebileceğiniz yerlerden biri. Bu bölgede hem yemek hem de kahveleri ile yan yana bulunan Van Gogh Cafe ve Rembrand Cafe turistlerin ilgi odağı oluyor.
Ayrıca Lipscani bölgesinde ara sokaklarda birçok farklı zevke hitap eden yeme içme mekanları bulabilirsiniz. Bunlardan biri de şehrin en büyük döner zinciri olan Dristor Kebap. Burada döner çeşitlerinden hamsi tavaya, geleneksel Türk tatlılarına kadar birçok seçenek var. Rumenlerin de çok tercih ettikleri bir yer. Eti bol koyuyorlar ama bir bir döner dürüm de yaklaşık 25 TL seviyelerinde.
Cercul Militar National’in çaprazındaki Casa Capşa Hotel‘in pastanesi de şehrin en eski tatlıcılarından. Kurucusu 3. Napolyon’un kekçisiymiş.
Bükreş Gece Hayatı
Bükreş’in gece hayatı da yine Lipscani bölgesinde atıyor. Burada her sokakta farklı alternatifler var ama masalarda boş yer bulmak pek de kolay olmuyor. Geceye Vintage Pub ve Trinity College Pub’da başlayabilirsiniz. Daha öğrenci mekanı sevenlerdenseniz Lipscani yakınlarındaki El Comandante Junior da iyi bir alternatif olabilir. Taksi ile bi 10 dakika gitmeye razıyım derseniz El Grande Comandante’yi de listenize ekleyin. Bunların hiçbirine giriş ücreti ödemiyorsunuz.
Sonrasında hala uykunuz gelmediyse Kristam Glam, Fratelli, Bamboo ve Player Gece Kulüpleri Bükreş gece hayatı denince ilk akla gelen mekanlar.
Bükreş’te Alışveriş
İyi güzel gezdik, eğlendik ama şimdi dönüşte ne satın alacağız diyenler için şehirdeki klasik hediyelik eşya satan yerlerden bahsetmeyeceğim. Onları zaten bulursunuz. Eski şehirde hem içindeki ürünler hem de tasarımı ile Carturesti Carusel beni cezbeden bir yer oldu. Burasının en üst katı da kafe olarak işletiliyor.
Büyük güzel bir AVM arayışında olanlar için ise Promenade Mall‘ı öneriyorum. Buraya M2 nolu metro ile Pipera yönüne doğru Aurel Vlaicu durağında inerek ulaşmanız mümkün. İndikten sonra çıkışta sağa dönün ilk sağda kocaman bir AVM sizi bekliyor. Burasının terasındaki yemek alanı da oldukça güzel.
Bükreş’e Ne Zaman Gidilir?
Şehre gitmek için en uygun zamanlar mayıs ile eylül arası. Diğer zamanlarda da gidebilirsiniz ama o güzelim parkların ve güzel havanın tadını çıkartamazsınız.
baya ayrıntılı bir yazı olmuş. elinize sağlık.
Gerçekten beğenerek okuduğum ve planlamamı yapacağım harika bir yazı. Elinize sağlık
Beğenmenize sevindim.
Selamlar Osman Bey,
Kayserili hemşerim taksi tutmayıp otobüs ile gitmen güldürdü beni 🙂
Ben de burdan aldığım bilgiler sayesinde 2 günlük gezi yapacağım.
Verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederim.
Mehmet
Merhaba Mehmet Bey,
Ben açıkçası toplu taşıma ile gitmeyi tercih ediyorum. Bükreş’te de oldukça konforlu ve uygun fiyatlı. Taksinin ucuz olduğu Lviv’de bile otobüs tercim oldu. Yine Lizbon ve Barselona’da da. Hatta toplu taşımanın çok ilkel olduğu Zanzibar’da bile onların dala dalaları ile seyahat ettim. Çok da ilginç bir deneyim oldu.Hatta sırf onun üzerine bir yazı da yazdım bloğuma https://cokgezenadam.com/tanzanya-zanzibar-ulasim/
Merhaba, yazınız çok faydalı oldu. Teşekkür ederim. Peki tercih etmeniz gerekse Lviv mi Bükreş mi derdiniz?
Teşekkürler Bükreş seyahatim öncesi son derli toplu okuduğum yazı. Çok gezmekten Bukreş yazarken bir yerde Budapeşte yazmışsınız:) yada kopyala yapıştır hatası:)
İlginiz için teşekkürler. Aklım Budapeşte’ye gitmiştir yazarken 🙂 Budapeşte en sevdiğim şehirlerden biridir 🙂