Aslında her şey 3100 yıl önce başladı. Bugünkü İspanya’nın güneyinde o zamanlar Tartasos denilen İber kavimleri yaşıyordu. Derken Fenikeliler, Cadiz’e Lübnan’dan aldıkları Yahudileri getirdiler. Yahudiler‘in Cadiz’de başlayan İspanya ve Endülüs maceraları başka şehirlere de taşındı. Derken Endülüs için bir diğer dönüm noktası İslamiyet’in doğmasıyla yaşandı. Şam başkentli Emevi Devleti 7. yüzyılda Kuzey Afrika’nın tamamını ele geçirdi.

Kuzey Afrika Valisi Musa Bin Nusayr, Berberi kumandan Tarık bin Ziyad’ı Cebelitarık Boğazı’nı geçerek İber Yarımadası’na gönderdi. Tarık Bin Ziyad bu bölgeyi almaya o kadar kararlıydı ki, askerleri savaştan kaçmasınlar diye, Endülüs’e ulaşınca tüm gemilerini yaktı. Tarık’ın askerleri Vizigot Kralı Rodrigo’yu yenerek tüm Endülüs’ü ele geçirdi. Sonrasında da bölge 1492’ye kadar yavaş yavaş Hristiyanların kontrolüne geçmeye başladı. Bu üç dinin etkisiyle Endülüs tüm Avrupa’dan kendini soyutlayarak Kudüs’ü andırıyor. Avrupa’nın aydınlanmasında ciddi etkisi olan Endülüs bölgesi günümüzde turistlerin ilgi odağını oluşturuyor.

instagram hesabımı takip edin –> @cokgezenadam

Endülüs Şehirleri

Kaynak: https://pixabay.com

Endülüs’ü ziyaret etmek isteyenler birçok farklı rota çizilebilir. 87 bin 268 kilometre karelik yüzölçümüyle İspanya topraklarının yüzde 17’sini oluşturan Endülüs’ün en önemli yerleşim yerleri Sevilla, Cordoba, Malaga, Granada, Cadiz, Almeira, Huelva ve Jaen.

Endülüs’e Nasıl Gidilir?

Türkiye’den yaklaşık dört buçuk saat uçuş mesafesinde olması ve bunun sonucu da uzun süredir pahalı destinasyon olması nedeniyle Endülüs, Türkiye’de hak ettiği ilgiyi görebilmiş değil.

Biz 5 gün 4 gecelik yolculuğumuza Malaga ile başladık. Malaga’ya İstanbul’dan THY ile haftada beş gün uçuş mevcut. Yaklaşık 4 buçuk saatlik bir yolculuğun ardından Endülüs’ün ikinci büyük şehrine ulaşıyorsunuz.

Endülüs’te İlk Durak: Malaga

Endulus gezilecek yerler MalagaMalaga adını bir rivayete göre İbranice’deki Melak kelimesinden yani tuzdan alıyor. Malaga, Costa del Sol denilen Güneş Sahilleri üzerine kurulu bir liman şehri. Şehir Cebelitarık boğazına 100, en yakın Kuzey Afrika sahiline ise 130 km uzaklıkta. Eğer buraya kadar gelmişken Cebelitarık’ı da ziyaret edeyim derseniz İngiltere’den vize almayı unutmayın. Zira burası İngiliz toprağı sayılıyor.

Malaga’da Gezilecek ve Görülecek Yerler

Panoramik bir şehir turundan sonra ilk hedefimiz tarihi şehrin kurulduğu Gibralfaro (Tarık’ın feneri) Tepesi oluyor. Bu tepeden Malaga’yı kuş bakışı görebiliyorsunuz. Fotoğraf makinanızı yanınıza almazsanız üzülebilirsiniz. Burada hala Fenikeliler‘den kalma az da olsa kalıntılar var. Fenikeliler’e ait surları şehirdeki Picasso Müzesi’nde görebilirsiniz. Ama ayakta duran kalıntıların büyük bir bölümü Endülüs dönemine ait.

Gibralfaro Kalesi 11. yüzyılda Endülüs Taifalar idaresi sırasında ufak emirliklere bölünmüşken yapılır. 13 ve 14. yüzyılda ise Nasrid Hanedanı zamanında genişletilir. Gibralfaro Kalesi korunaklı bir yolla Alcazaba adlı diğer bir kaleye bağlanır. Bu kale Arap döneminde emirin ikamet ettiği yerdir.

Picasso Müzesi

Bu tepede şehrin manzarasının tadı çıkardıktan sonra aşağı iniyoruz. Aşağıda sizi Picasso Müzesi ve Malaga’nın en meşhur restoranı El Pimpi’nin de içinde yer aldığı trafiğe kapalı çok güzel bir cadde sizi bekliyor.

Picasso Müzesi’nden de anlaşılacağı üzere ünlü ressam Picasso, Malaga’da doğar ve sonrasında Barcelona, Paris, Antibes gibi şehirlerde birçok önemli eser bırakır. Beş dakikalık bir yürüyüşün ardından Merced Meydanı‘na ulaştığınızda burasının Picasso’nun doğduğu yer olduğu etraftaki resimlerden hatta tapas satan kafelerdeki Picasso görsellerinden bile anlaşılıyor. Aman dikkat bu meydanda kuşlara yem atmanın cezası 500 euro. Alanın büyüsüne kapılıp böyle bir ceza yemeyin.

Malagalı Ünlüler

Öte yandan Picasso bu şehrin yetiştirdiği tek ünlü İspanyol değil. 1828 doğumlu İspanyol devlet adamı ve eyalet sisteminin babası kabul edilen Canavos del Castillo da Malaga doğumlu. Yine ünlü oyuncu Antonio Banderas da akla ilk gelen Malagalılar’dan.

Malaga’da bir gece kalma imkanınız olursa şehrin 100 km batısında yer alan Ronda’yı da muhakkak ziyaret etmelisiniz. Biz zamanımız kısıtlı olduğu için bu ziyareti yapamadık. İlk defa Keltler tarafından inşa edilen sonrasında da Fenikellilerce geliştirilen iki tepe ve onu bağlayan bir köprü üzerine kurulu bu bölge sunduğu görsel şölenle belki de Malaga’nın en fazla görülmeyi hak eden yeri.

Marbella ve Puerta Banus

Malaga’da ikinci gününüzde görülebilecek yerlerden biri de Marbella ve Puerta Banus. Marbella özellikle Arapların yazlık evlerinin olduğu oldukça zengin bir yerleşim birimi. Puerta Banus da yine Marbella bölgesinde yer alıyor. Yat limanları, lüks alışveriş merkezleri ve restoranlarıyla Puerta Banus dünya jetsetini her yıl İspanya’ya çekmeyi başarıyor.

Malaga tarihi güzelliklerinin yanında yılda ortalama 312 gün güneş ve güzel sahilleriyle de turistleri cezbediyor. Şehir güneş konusunda o kadar iddialı ki, İngiliz turistlere güneş garantili tatil satılıyor. Güneş olmayan günlerin parası iade ediliyor.

Endülüs’te İkinci Durak: Sevilla

Kaynak: https://pixabay.com

Malaga’dan yaklaşık 217 km sonraki durağımız Endülüs’ün en büyük şehri Sevilla. Guadalquivir nehrinin ikiye böldüğü şehir aynı zamanda Endülüs bölgesinin başkenti. Şehri gezmeye başlamadan önce şehrin ve bölgenin tarihini biraz daha derinden öğrenmekte fayda var. Yoksa gezdiğiniz birçok yeri tanımaz ve gezinizden hak ettiği zevki alamayabilirsiniz.

Sevilla Tarihi

Bir İber kasabası olan Sevilla, Roma hakimiyeti döneminde Betis olarak adlandırılır. Bugün şehrin eğlence mekanlarının bulunduğu cadde bu adla anılıyor. Sonrasında Araplar gelinceye kadar şehir Vizigot hakimiyetinde kalır. 711’de Endülüs’e ayak basan Araplar şehri 1248’e kadar ellerinde tutarlar. Sevilla için olduğu kadar, Endülüs için de 711 ve 1492 tarihleri oldukça önemli. Şehirdeki tüm yapıları anlamak için bu tarihler arasında yaşananları iyi bilmek gerekiyor.

Arapların Endülüs’ü ele geçirdiği yıl Conquista yani Fetih olarak, tüm bu toprakların yeniden Hristiyanlaştırıldığı 1492 ise Reconquista yani Yeniden Fetih olarak adlandırılıyor. Müslümanların gelmesiyle bölgede ciddi bir gelişim gözlemleniyor. Bölge halkı tarımı ve birçok bilimi bu sayede öğreniyor. Bölgedeki zeytinliklerin bir kısmı zamanında Araplar tarafından ekiliyor.

Sevilla’da Ezoterizm

Kaynak: https://pixabay.com

Bilimin gelişmesinde Müslümanlar kadar bölgedeki Yahudi toplumun ve kabalacı bilginlerin etkisi de yüksek. Nitekim şehirde bu sayede ezoterizm gelişiyor. Kısacası ezoterizm bir konudaki derin bilgilerin ve sırların ehil olmayanlardan gizlenerek, bir üstat tarafından sadece ehil olanlara ruhsal tesir yoluyla öğretilmesine deniyor.

Oldukça sıcak olan ve yaz aylarında ısının 50 dereceye kadar ulaştığı Sevilla’da o dönemde kauçuk ağaçlarının ekilmesinin nedeni de ezoterik bilgiler. Bu bilgilere göre kauçuk ağaçları şehri ortalama 8 derece soğutuyor yani doğal klima etkisi yapıyor. Roma İmparatorluğu zamanında yaşamış Yunanlı hekim ve farmakoloji bilgini olan Dioscorides Pedanius’un metinlerinde de ezoterizm konusunda birçok bilgi bulmak mümkün.

Öte yandan Arapların bölgedeki ilerlemesi 750 yılına kadar sürüyor. Ardından Araplar içinde bölünmeler ve iç savaşlar başlıyor. Sonrasında ise İspanyol Krallıkları yavaş yavaş bu toprakları fethetmeye başlıyor. Nitekim bu bölünme Sevilla’nın fethinde de kendini gösteriyor. Nazari Sultanı I. Muhammed, Kastilya Leon Kralı 3. Fernando’nın Sevilla ve Cordoba’yı almasına yardımcı oluyor. Karşılığında 3. Fernando da ona Granada’yı bırakıyor. Onun alınması için ise 1492 bekleniyor. Bu tarihten sonra da tüm Endülüs’te Hristiyanlaşma halkta olduğu gibi mimaride de kendini göstermeye başlıyor.

Sevilla’da Gezilecek ve Görülecek Yerler

Bu kadar bilginin ışığında Sevilla turumuza başlayabiliriz. Sevilla’da ilk durağımız La Plaza de Espana (İspanya Meydanı). 1929 yılında Barcelona’da Expo Fuarı’nın düzenlendiği dönemde Madrid’de çok büyük bir boğa güreşi arenası yapılıyor. Sevilla’da ise Expo’nun ufak bir versiyonu olarak düşünülebilecek İber- Amerika Expo’su düzenleniyor. Bu Expo için İspanya’nın 16. yüzyılda dönemin en zengin ülkesi olduğunu hatırlatmak için 1928 yılında La Plaza de Espana inşa ediliyor.

Meydanda bulunan iki kule evlenmeleri İspanya Krallığı’nı birleştiren ve Hristiyanlaşma sürecini tamamlayan Kral 2. Fernando ve eşi Katolik İzabel’i temsil ediyor. Yapının yönü ülkenin kolonilerinin bulunduğu Güney Amerika’ya dönük. Nitekim buranın karşısındaki meydanın adı Amerika Meydanı ve caddenin adı ise Amerika Caddesi. Meydanda ayrıca krallıktaki tüm şehirleri temsil eden görseller yer alıyor. Yunan ve Roma dönemine ait motifler de köklerinin onlara dayandığını göstermek için özellikle yapılmış. Ortadaki su yolu Atlas Okyanusu’nu, üzerindeki dört köprü ise İspanya’yı kuran ilk dört krallığı temsil ediyor.

Sevilla, yeniden Fetih döneminde çok önemli bir yere sahip. 4 Ocak 1492’de İspanya Meydanı yakınlarında şu an sigara fabrikasının yer aldığı meydanda ilk engizisyon katliamları yapılıyor. Yaklaşık 6 bin Müslüman ve Yahudi bu meydanda yakılıyor. Nitekim şehir Yeniden Fetih’in 500. yılı olan 1992’de Expo’ya da ev sahipliği yapıyor. Expo için inşa edilen yapıları Guadalquivir Nehri’nde çıkacağınız bir tekne turuyla görebilirsiniz.

Bu yapıtlar arasında en ilgi çekicisi Valencia’lı ünlü mimar Santiago Calatrava’nın tasarladığı ve şehrin en yüksek yerlerinden biri de olan Alamillo Köprüsü. Çok ilginç tasarımıyla, Eiffel kulesinde uygulanan çelik konstrüksiyon sanatını bu köprü zirveye taşıyan örneklerden biri olur. Tekne turu esnasında göreceğiniz en güzel yapılardan biri de Altın Kule (La Torre del Oro). Arap döneminden kalan ve bir dönem Cervantes’in de hapis yattığı bu yer şimdi Denizcilik Müzesi olarak kullanılıyor.

Santa Cruz Mahallesi

Sevilla’da bir sonraki durağımız Santa Cruz Mahallesi oluyor. Buraya girmeden önceki meydandaki Kristof Kolomb Anıtı dikkatimizi çekiyor. Anıtta Roma aslanı, Amerika’yı keşfettiği gemi ve bu geminin bir yanında İzabel diğer yanında da Fernando isimleri yazılı. Kutsal Haç anlamına gelen Santa Cruz 3 bin yıl önce kurulmuş bir Yahudi yerleşim merkezi. 1248’de 3. Fernando şehri fethedince Müslüman ve Yahudilere dokunmaz. Ancak şehri Hristiyanlaştırmayı da ihmal etmez. Santa Cruz’un meydanına büyük bir haç ve bir şapel inşa eder. Tabii 1492’den sonra tüm Endülüs’ten olduğu gibi buradan da Hristiyan olmayanlar sürülür.

Santa Cruz Mahallesi göze hoş gelen mimarisinin yanında Kabalacıların geliştirdiği ezoterik bilginin şehre nasıl uygulandığını deneyimleme anlamında da muhakkak görülmesi gereken bir yer. Sevilla gibi yazları çok sıcak olan bir şehirde bu mahallede dar sokaklar sayesinde gölge sağlanmış. Ayrıca bu dar sokaklar havayı vakumladığı için hava akımını sağlıyor. Göz hizasına kadar bazı işlemeler olsa da göz hizası üstünde kalan bölümlerde evlerde beyaz renk tercih edilmiş. Böylece ışık yansıtılmak istenmiş.

Bu dar sokaklardan biri diğerlerine göre çok daha dar. Bu sokakta neredeyse balkonlar birbirine değecek. Bu sokağa “Öpücük Sokağı” deniyor. Sokağın çıkışında ise dönemin ilk Zührevi Hastalıklar Hastanesi’nin bulunması da manidar. Dar sokakların olmadığı geniş meydanlarda ise doğal klima etkisinden dolayı bolca kauçuk ağacı olduğu görülüyor.

Santa Maria Katedrali

Kaynak: https://pixabay.com

Şehirdeki bir sonraki durağımız ise Santa Maria Katedrali. 1402’de yapımına başlanan Katedralin bitmesi için 1507 yılına kadar beklemek gerekmiş. Kristof Kolomb’un Amerika’dan getirdiği altınlar bu katedralin yapılma sürecini oldukça hızlandırmış. Bugün dünyanın en büyük dördüncü katedrali olan bu yapı, o dönem Hristiyanların gücünü dünyaya duyurmak için oldukça ihtişamlı bir şekilde yapılmış. Katedralin yapımında 2 ton altın kullanılmış. Bu Katedralde bulunan Kristof Kolomb’un arşivleri günümüzde bir alt geçitle Hint arşivlerine taşınıyor.

Alkazar Sarayı

Kaynak: https://pixabay.com

Sevilla’daki son durağımız ise Alkazar Sarayı. Bu sarayda Vizigot, Arap ve Hıristiyan döneminden de parçalar bulmak mümkün. Araplar döneminden kalan kısım sadece avludaki odayla sınırlı. Burası zamanında emirin konukları ve elçileri karşıladığı oda.

Alkazar mimari anlamda Granada’daki El Hamra Sarayı ile bir elmanın iki yarısını oluşturuyor. Nitekim Granada’da Nusayri döneminde El Hamra Sarayı yapılınca, bu sarayı görüp çok etkilenen 1. Pedro bir benzerini yapmak ister. Granada’dan ustalar getirtir ve Alkazar’ın inşaatına başlar. El Hamra mozarabe denen Arap sanatının bir ürünü iken, Alkazar bu sanatın Hristiyanlarca yorumlanmış versiyonu olan mudehar sanatının bir ürünüdür. Bu iki sanat akımı tüm Endülüs mimarisini etkiler. Hatta öyle ki Katolik İzabel ve II. Fernando 1492’de tüm Müslüman ve Yahudileri Endülüs’ten kovarken, mudehar sanatına vakıf bazı Müslüman ustaların kalmasına izin verir.

Alkazar’da da El Hamra’da olduğu gibi birçok yerde bu şehri Tanrı’nın izniyle aldığına dair ifadeler bulunur. Dışarından bakıldığında en üstte bir İslam ahşap sanatı olan mukarnas işlemeler görülüyor. Ortada ise pagan istiridye motifleri göze çarpıyor. Onun altında ‘Tanrı’dan başka galip yoktur’ ifadesini görüyorsunuz. Kabalaya ilgisi bilinen I. Pedro Tenerife’den getirttiği volkanik taşlarla sarayda doğal iklimlendirme sağlamış. Bu sarayı gezmeniz yaklaşık 2 3 saatinizi alıyor. 5. Carlos (Şarlken) tarafından yapılan bahçesi de sarayın içi kadar sizi etkiliyor.

Sevilla Tarihinin Önemli Figürleri

Sevilla’nın tarihinde ünlü kaşif Kristof Kolomb ciddi bir öneme sahip. Bu yüzden birçok yerde anıtını ya da birçok sokakta adını görmek mümkün. Yine Mevlana’nın hocası da olan Muhiddin Arabi Sevilla’da doğmuş. Burada bir süre yaşadıktan sonra 36 yaşında İspanya’yı terk etmiş. Önce İran’a, sonra Erzurum’a, oradan da Şam’a gitmiş.

Dünyanın Flamenko Merkezi

Sevilla dünyanın Flamenko merkezi olarak biliniyor. Burada birçok Flamenko okulu bulunuyor. Bu şehre uğradığınızda bir akşamınızı muhakkak bir Flamenko gösterisini izlemeye ayırmalısınız.

Endülüs’te Üçüncü Durak: Cordoba (Kurtuba)

Kaynak: https://pixabay.com

Sevilla’dan yaklaşık 129 km’lik bir yolculuğun ardından bir dönemler Endülüs Emevi Devleti’nin başkenti Cordoba’ya ulaşıyoruz. Cordoba, Kahire ve Bağdat ile birlikte dönemin en önemli üç şehrinden biri. Özellikle 10 ve 11. yüzyıllarda şehir altın çağlarını yaşar. Avrupa’da şehir aydınlatmasının ilk kullanıldığı yerleşim merkezi Cordoba.

Cordoba’da Görülmesi Gereken Yerler

Kaynak: https://pixabay.com

987 yılında tamamlanan Cordoba Cami şehirdeki en önemli mimari eser olarak göze çarpar. Dönemin halifesinin Bizans ile yakınlaşmasının sonucu olarak camide İstanbul’dan gönderilmiş mozaiklere rastlanıyor. 22 bin kişinin namaz kılabildiği bu ulu cami, döneminde Mekke’den sonra dünyanın en büyük cami imiş. Katolik İspanyollar şehri ele geçirince Cordoba Alkazar’ını yıksalar da bu camiyi kilisenin de isteğiyle yıkmıyorlar. Ancak onu bir Katedrale çeviriyorlar.

Cami içinde kullanılan ağaç işlemeleri, bugün avlusunda sergileniyor. Cordoba Cami içine girdiğinizde kendinizi bir kolonlar ormanında buluyorsunuz. Caminin yapımında kullanılan çift kemer tekniği yapının mukavemetini sağlıyor. Yapıldığında 1013 kolondan oluşan bu cami, Hristiyanların tahribatı sonrası şuan 856 kolana sahip. 5. Carlos Kanuni Sultan Süleyman’a “Avrupa’da İslam bitti” mesajını vermek için camiinin tam ortasına bir katedral yapıyor. Bu katedralin yapımında da 160’a yakın kolon kesiliyor. İnşaatta Güney Amerika’daki kolonilerden getirilmiş kauba ağacı kullanılıyor.

Endülüs’te Son Durak: Granada

Cordoba ziyaretinin ardından yaklaşık 200 km’lik bir yolculuğun ardından Arapların Endülüs’te son düşen kalesine ulaşıyoruz. Yol boyunca her yer zeytinlik. Zeytin ağacı olmayan yerlerde de badem ağaçları görüyorsunuz. Sierra Nevada ve Sierra Morena sıradağları arasında yer alan Granada bu dağlar nedeniyle çok özel bir iklime sahip. Hem Okyanus, hem de Akdeniz iklimi bir arada görülüyor. Dağlarda kayak yapılabilirken, aşağıda denize girilebiliyor. Ayrıca çeşmesinden rahatlıkla su içilebiliyor.

Şehirde birçok uygarlık yaşamış olsa da şehrin adını Yahudiler’den aldığı rivayet ediliyor. Gırnata’nın kutsanmış tepe kelimesinden türetildiği söyleniyor. Granada en görkemli dönemlerini ise Nusayri Devleti zamanı olan 1238 ile 1492 yılları arasında yaşıyor.

Granada’da Görülmesi Gereken Yerler

Kaynak: https://pixabay.com

Tarihi Granada şehri, Albacin, El Hamra ve Sacramonte adlı üç tepe üzerine kurulu.

El Hamra Sarayı

El Hamra tepesi üzerine kurulu El Hamra Sarayı, belki de İslam sanatının doruğa çıktığı eser olarak tanımlansa abartılmış olmaz. Saray adını I. Muhammed’in sakallarından alıyor. Sakallarının kırmızı olması nedeniyle I. Muhammed’e El Hamar deniyor. Saraya da kırmızı anlamına gelen El Hamra adı veriliyor.

Kaynak: https://pixabay.com

Dışarıdan bakıldığında çok ihtişamlı gözükmese de, asıl ihtişamı sarayın içine girdiğinizde görüyorsunuz. İslam dışarıda gösterişten çok iç dünyanızı geliştirmenizi tembihleyen bir din. Ayrıca mahremiyet de çok önemli. El Hamra, mahremiyetin mimariye en güzel yansımış örneklerden biri bu açıdan. El Hamra Sarayı’nda bu yüzden odalar arası görüş açıları pek iyi değil. Özellikle taht salonunda bu çok daha iyi görülüyor.

El Hamra’nın Şifreleri

İlk bakışta Alkazar Sarayı ile El Hamra taht odaları anlamında çok benziyor. Havuzlu bir avludan kare bir odaya giriş, tavanda ahşap işleme gibi ortak noktalar dikkatinizi çekiyor. Alkazar’da tavan yarım küre şeklindeyken burada köşeli dört kanal var. Bu dört kanal cennetteki dört ırmağı temsil ediyor. Ayrıca “Biz dünyayı yedi kat yarattık” ayetine atıf olarak tavan dünyanın yedi katını temsil eden katlardan oluşuyor ve en tepe bölüm Allah’ın katını temsil ediyor. Onun altına gelen yere kimsenin geçme izni yok. Ayrıca buraya sadece belli saatlerde ziyaretçi kabul ediliyor. O saatler de ters ışığa denk geldiği için halifenin yüzü ziyaretçi tarafından görülemiyor. Alkazar Sarayı’nda ise tam tersi bir anlayışla Kral olabildiğince görülebilecek bir yerde konumlanıyor. Odalar arası görüş de oldukça iyi.

Halkı onu galip diye karşılayınca I. Muhammed bu sarayın her yerine “Allah’tan başka galip yoktur” yazısı yazdırıyor. Sarayda yaklaşık 10 bin defa bu ifadeye rastlanıyor. Ama paganik istiridye sembolü, matematik ve astrolojiye dair semboller Alkazar Sarayı’nda olduğu gibi burada da görülüyor.

El Hamra’nın Bölümleri
Kaynak: https://pixabay.com

Saray aslında dört bölümden oluşuyor. Asıl büyük bölüm olan Nazari Sarayı, Cennet-ül Arif anlamına gelen Generalife adlı yazlık saray ve bahçesi, içinde yaklaşık 2 bin kişinin yaşadığı Al Kazaba ve son olarak da 5. Carlos’un Hristiyan fethini göstermek için sarayın bahçesine yaptırdığı 5. Carlos Sarayı. Hıristiyanların şehri alması ile El Hamra içinde bazı tahribat ve Hristiyanlaştırmalar yapılmış. Bunu sarayı gezerken görüyorsunuz. Ancak Endülüs’te 1492 sonrası tüm yapılar bu tür Hıristiyanlaştırma hareketlerine az ya da çok maruz kalıyor.

Albayzin (Albaicin) ve Saramonte Tepeleri

Saray ziyaretinden sonraki durağınız Albayzin ve Sacramonte Tepeleri oluyor. Bu tepelerdeki yerleşim alanı size tam bir görsel şölen sunuyor. Ayrıca bu tepelerden El Hamra Sarayı’nı uzaktan fotoğraflama imkanınız da oluyor.

Sacramonte tepesinde yer alan çingene mahallelerinde hayatınızda deneyimleyemeyeceğiniz Flamenko şovları da sizi bekliyor. Bu tepede yaşayan iki büyük çingene ailesinden biri olan Rocio Ailesi’nin reisi Raymunda Rocio. Kendisi 1970’li yıllarda Zeki Müren ile de çalışmış biri. Ancak artık oldukça yaşlı olduğu için, Sacramonte’deki mağarasında ailesi turistlere ilginç bir Flamenko şovu sunarken o onlara katılamıyor. Bu mağaralar İspanya Turizm Bakanlığı tarafından akredite edilmiş. Belli normlara uyarak şovlarını yapıyorlar. Üstelik mağaranın ziyaretçileri arasında Eski Amerikan Başkanı Bill Clinton bile var. Diğer tüm ünlü ziyaretçilerin fotoğrafları da mağaranın duvarını süslüyor.

16 YORUMLAR

  1. Merhaba. Öncelikle faydalı paylaşımınız için teşekkür ederim. Bir kaç sorum var. Zaman ayırabilirseniz memnun olurum. Malaga gidiş malaga dönüş mü yaptınız? Araç kiralamadan gezmek zahmetli olur mu ve araç kiralamazsak 4 gece yeterli olur mu sizce?

    • Tam da 1 yıl önce yorum yazmışım çok görmek istiyorum diye, döneli 3 gün oldu :-)) biz 3 arkadaş Malaga/Granada/Cordoba/Sevilla/Cadiz/Tarifa/Malaga yaptık, araba kiraladık, üstüne bir de Fas Tangier ve Chefchaouen kattık…

    • Büyük Endülüs turu içinde 5.gün Granada da konakladıktan.Rehberimizin söylediği Granada merkeze yabancı araçların sokulmaması ve en yüksek trafik cezasının kesildiği yer olması.Genellikle toplu ulaşım iyi ve çoğu yere yürüyerek ulaşabiliyorsunuz.

  2. Gerçekten çok güzel bir yazı olmuş, tekrar gitmiş kadar oldum. İspanya’nın güneyini görmeyen İberya’nın ve İspanya’nın asıl ruhunu yaşamamış demektir. Portakal bahçeleri ile bezeli endülüs mutlaka ve mutlaka görülmeli. Dikkat edin yazın oldukça sıcak.

  3. NEVER Airbnb again for winter and Malaga. It was disaster.. https://www.airbnb.com.tr/rooms/14056207 this address was teribble and no heating with full of humidity rooms. I was alone with my kids of heir mid term holidays last night in this city. No more person from Airbnb ??? Where was Airbnb ??? I solved the problem by myself for finding another room . And try to money back from this liar owner and Airbnb… Do not try Airbnb because it is risk for your holida.. Never do it.

  4. Merhaba ;
    Öncelikle harika yazınız için teşekkürler.
    Bir konuda bilgi rica edeceğim. 13 – 18 Mart tarihleri arasında o bölgede olacağım.
    Elhamra sarayına sanal kart ile bilet aldım. Fakat sonrasında oradaki bilet makinelerinde sanal kart ile işlem yapamayacağım bilgisini okudum. Bu bilgi doğru mudur? Yoksa biletimin pdf çıktısını alıp gitmem yeterli olur mu.
    Şimdiden teşekkür ederim

  5. Yeşim Hanım, Merhaba,
    Umarım geziniz iyi geçmiştir. Bende sanal kart ile bilet almaya hazırlanırken sizin sorunuzu gördüm. Sorunu çözebildiniz mi? Nasıl çözdünüz bilgi verebilir misiniz? Teşekkür ederim.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz