Her ne kadar adımız Çok Gezen Adam olsa da ben de her hafta bir yerlere gidemiyorum. Hafta içi zaten çalışan biri olarak hafta sonları da çoğu zaman İstanbul’da geçiyor. Tabi İstanbul’da da kalınca bu sefer de İstanbul kazan ben kepçe turist gibi gezilere çıkıyorum. Benim gibi yürümeyi sevenlerden iseniz hafta sonunda İstanbul’da gezilecek yerler gez gez bitmiyor.

Hafta sonunda İstanbul içinde gezi tavsiyesi bekleyenler için benim önerim bol yürüyüşlü az toplu taşımalı rotalar oluyor. İstanbul’da yürüyüş rotası denince en sevdiklerimden biri Taksim‘den başlayıp Karaköy‘e kadar yürümek oluyor. Ona biraz İstanbul vapur sefası da eklemek isterseniz Kadıköy ya da Üsküdar’ı da ekleyebilirsiniz. Bugün istanbul’da yürüyüş rotası olarak ben size Taksim, Karaköy, Üsküdar rotasından bahsedeyim.

instagram hesabımı takip edin –> @cokgezenadam

İstanbul gezisi startını Taksim’den veriyoruz

İstanbul Galatasaray Lisesi
Galatasaray Lisesi

Ortaokul ve liseyi Galatasaray’da okuyunca İstiklal Caddesi insanın evi gibi oluyor. Doğal olarak bir şekilde Taksim Meydanı ve İstiklal Caddesi benim için kürkçü dükkanı gibi oluyor. Tabi o günlerden bugünlere Taksim ve İstiklal Caddesi’nin dönüşümü maalesef çok da pozitif değil. Ancak İstiklal Caddesi’nde gezi denildiğinde en keyifli mekanlar her zaman ara sokaklarda oluyor.

İstiklal Caddesi’nde Görülecek Yerler

İstanbul Beyoğlu İstiklal Caddesi ve çevresinde gezilecek yerler burada yaz yaz bitmez. Ben bile yıllar içinde birçok binayı ve ara sokağı gezememişimdir. İstiklal Caddesi’ndeki her bina ayrı bir tarih sonuçta. St Antoine Kilisesi’den Ağa Camii’ne tüm ibadethaneler size neler gördüklerini anlatsalar şaşarsınız. Ben her gidişimde bazen rutinin dışına çıkıp acaba yeni nereleri keşfedebilirim diye bakıyorum.

Salt Beyoğlu

Salt Beyoğlu

Salt Beyoğlu bunlardan biri oldu. Sürekli önünden geçip hiç içine girmemiştim. Bir gün öyle içeri daldım. Üstelik ziyaret için ücret bile almıyorlarmış. İçeride eserleri inceledikten sonra en üst kattaki kat bahçesinde de biraz huzur buldum. İstiklal’de al bilgisayarını geç burada çalış. Öyle huzurlu şahane bir yer 🙂 Tabi kahve servisi yok onu belirteyim.

Cezayir Sokağı

İstiklal’in ara sokaklarında kaybolurken bir de bakmışım kendimi Galatasaray Lisesi’nin arka tarafında Cezayir Sokağı’nda buluyorum. İlk açıldığında adı Fransız Sokağı iken Fransa ile yaşanan politik kriz sonrası bu sokağın adı Fransızların zamanında büyük insanlık suçları işledikleri Cezayir’in adını aldı. Böylece Fransa’ya sanırım ders vermiş olduk. Tabi onlar ne kadar aldı bilemem. Açıkçası bu sokak ilk açıldığında hedef kitle biraz A, A + gibiydi. Son gittiğimde ise sokakta Avrupa Birliği’nden Afrika Birliği’ne geçmiş gibiydi.

Arter

Arter

İnsan sanata bir kere elini kaptırdı mı kolunu kurtaramıyor. Salt Beyoğlu’nu beğenince acaba böyle başka neresi var dedim. Sonrasında da buradan yürüyerek maksimum 5 dakika uzaklıkta Arter Sanat Galerisi‘nde buldum kendimi. İnanır mısınız bilmem ama burasını da ziyaret ücretsiz. Ülkede insanlar sanatla buluşsun diye çalışanlar var yeter ki keşfetmesini bilin. Özellikle Arter’deki sergide öğrendiğim bazı bilgiler gerçekten çok etkileyici idi. Onları da burada anlatmayayım. Gidin öğrenin. Öyle armut piş ağzıma düş olmasın 🙂

Şimdi de hedefim Mecidiyeköy’deki Plevneli Sanat Merkezi’ndeki refik Anadol’un sergisini gezmek. Ama o sonraki bir yazımın konusu olsun.

Galata Mevlevihanesi

Galata Mevlevihanesi sema töreni

İstiklal’den Karaköy’e doğru inişte hep yanından geçip içine ise pek girmediğim yerlerden bir diğeri de Galata Mevlevihanesi idi. Burasına da uğramak geçtiğimiz günlerden birine kısmetmiş. 1491 yılında açılmış olan mevlevihane 1975 yılından beri ise Turizm Bakanlığı tarafından müze olarak işletiliyor. Müzede sema töreni izlemenin ücreti 80 TL.

Bu sene Hz. Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin vuslatının 745. yılında Beyoğlu Belediyesi’nin davetiyle @dijitalseyahatname ve @gezginturtle ile birlikte bir gece Galata Mevlevihanesi’nde idik. Konya’da Şeb-i Arus’a gidemedik, kısmet Galata Mevlevihanesi’ne imiş. Önce bahçede tekke pilavı ve tulumba tatlısı yedik. Tekke pilavı olaymış bu arada. 2 tabak yedim sevabım 2 kat olmuş mudur acaba 🙂 Sonra da sema için içeri geçtik. Konya’dakilere göre kısa idi ama yaklaşık 1 , 1 buçuk saat sürdü. Normalde bu tören özel etkinlik olmadığı sürece gündüz saatlerinde oluyor.

İstiklal Caddesi’nde nerede ne yenir ne içilir?

Benim ara sokaklardaki yemek molası mekanlarımdan birisi Melekler Dürüm‘dür. Taksim Mc Donalds’dan içeri girip 2. sola döndüğünüzde Melekler Dürümü bulabilirsiniz. Ben özellikle ciğer dürümü seviyorum. Efsane bir lezzet değil belki ama fiyat kalite anlamında güzel salaş bir mekan. Ama daha fazla bütçem var salaş ama daha kaliteli ciğer yerim diyorsanız o başka. O zaman Odakule’deki The Marmara Pera’nın arka sokaklarındaki Canım Ciğerim‘i deneyin derim.

Salaş mekanları sevenler için bir diğer önerim ise Bursa İskender. Burası Ağa Camii ile Demirören Alışveriş merkezi arasındaki sokaktan içeri girdiğinizde Hacı Abdullah’ı geçtikte yer alıyor. Burası tam bir esnaf lokantası. İstanbul’da en güzel İskender yiyebileceğiniz yerlerden biri. Ayrıca mercimek çorbası da 10 numara beş yıldızdır.

İstiklal Caddesi’nde son yıllardaki en son keşiflerimden biri ise Asmalı Mescit’in sonunda yer alan Helvetia. Anne tarzı ev yemeklerini ve zeytin yağlıları makul fiyatlara yiyebileceğiniz oldukça güzel bir mekan. Fiyat kalite ise 10 numara beş yıldız.

Kahve molası için ise Galatasaray Lisesi’ni geçtikten sonra eskiden Barcelona Kafe’nin yer aldığı sokaktan girdiğinizde Mandabatmaz Kahve sizi karşılıyor olacak. Bildiğiniz sokak arası bir çaycı ama kahvesi kesinlikle İstiklal’de içebileceğiniz en iyi Türk kahvelerinden biri.

Kafe söz konusu olunca İstiklal Caddesi’ndeki favori mekanlarımdan biri de tünele doğru Türk Alman Kitabevi’dir. Burası alt katı kütüphane olan çok güzel bir kafe. Eskiden kütüphane sanıp çoğu kimse girmiyordu maalesef burayı da insanlar keşfedince artık eskisi kadar kolay masa bulamaz oldum. Hep bu bloggerlar yüzünden gidip yazıyorsunuz sonra bize yer kalmıyor :))

Karaköy’e İniş

Kahvemizi de içtikten sonra tünelin oradan yürüyerek Karaköy’e doğru iniyoruz. Açıkçası bu yol son yıllarda çok değişti. Ben bu yolda İstiklal Caddesi’nde yürüdüğümden çok daha fazla keyif alıyorum. Birçok çok keyifli kafe ve butik yol boyunca size eşlik ediyor. Birçok turistin de sürekli gezdiği bir yol burası.

Derken kendimizi Galata Kulesi‘nin yanında buluyoruz. Galata Kulesi hakkında detaylı bilgileri daha önceki blog yazımda okuyabilirsiniz. Burada son dönemde çok keyifli kafeler ve restorantlar açıldı. Açıkçası burada da bir mola vermek isteyebilirsiniz. Benim gibi 3. nesil kahvecileri sevenlerdenseniz Federal Coffee Company‘i rahatlıkla tavsiye edebilirim. Ama 3 nesili boşver daha otantik bir yer arıyoruz diyenlere de tarzını çok beğendiğim Şirin Fırın Bakery‘i önerebilirim. Özellikle instagram paylaşımları için oldukça güzel bir tercih burası. Galata’nın ara sokaklarında eşsiz manzarası ile önereceğim yerlerden bir diğeri de Konak Cafe Pastanesi. Burasının manzara eşsiz ama fiyatlar da biraz yüksek.

Karaköy Lezzet Durakları

Galata’dan fotoğraf çeke çeke bir bakıyorum Karaköy’deyim. Mabel Çikolata’nın sokağından kendimi Köşkeroğlu ve Güllüoğlu’nun olduğu bölgeye atıyorum. Tabi onca attığımız adımlar heba olmasın diye bu iki tatlı durağının çağrısına çoğu zaman karşı koymaya çalışıyorum. Gezi esnasında burada canınız bir şeyler atıştırmak isterse benim favori mekanlarımdan biri zamanında Sami Usta’nın köfteleri idi. Ama burası zamana karşı duramadı. Köşkeroğlu’nu sağınıza aldığınızda Kılıç Ali Paşa Camii istikametine doğru giderseniz yol boyunca ve ara sokaklarda birçok yeni kafelerin açıldığını göreceksiniz.

Buraları daha sonra anlatırım deyip yönümüzü Karaköy İskelesi’ne doğru çeviriyoruz. Karaköy İskelesi’ne doğru giderken yol üstünde yer alan seyyar balıkçılardan da balık ekmek alabilirsiniz. Buradaki balıkçılar balığın kılçıklarını ayıklarken, Eminönü tarafına geçtiğinizde kılçıklı balık ekmek yemek şansınız çok daha yüksek.

Süleymaniye Camii ve eşsiz manzarası

Derken adım adım Galata Köprüsü’nü geçiyorum. Karşımdaki manzarayı içime çekerek. Bir yanda Boğaz, bir yanda Yeni Camii, diğer tepede Süleymaniye Camii. Kanuni Sultan Süleyman ile eşi Hürrem’in mezarlarının da bahçesindeki mezarlıkta olduğu camii Mimar Sinan’ın İstanbul’daki en önemli eseri. Nitekim kendi mezarı da caminin çıkışındaki sokakta yer alıyor.

Süleymaniye konum olarak bulunduğu tepeden ötürü eşsiz bir manzaraya sahip. Türkiye’ye gelen birçok turist ve fotoğrafçı da en güzel İstanbul kareleri için Süleymaniye Camii bahçesini tercih ediyor. Haksız da değiller hani. Tabi caminin ön cephesinde bu cepheden istifade etmek isteyen irili ufaklı birçok kafe var. Açıkçası bunların bir kısmını denedim ancak nargile kafe konseptli lüks kafelerden hoşlanamıyorum. Bu yüzden bu mekanlar konusunda tavsiyede bulunmayacağım.

Virginia Angus

Süleymaniye Camii’ne yolu düşenler için kafe olmasa da yeme içme anlamında önerilerim olacak. Bu önerilerimden biri İstanbul’un en güzel hamburgercilerinden Virginia Angus oluyor. Burası çarşı içinde ufacık bir dükkan ve çoğu zaman kuyruk beklemeniz gerekiyor ama sıra size geldiğinde yediğiniz hamburger oldukça leziz. Fiyatlar da İstanbul’daki iyi burgercılara göre bir tık ucuz ama çok da ucuz değil. İstanbul Nişantaşı’nda da şubesi varmış ama ilk şube burası ve genelde ikisini de test edenler burayı öneriyor. Ben sadece buradakini tattım o yüzden benim pek bir fikrim yok Nişantaşı şubesi hakkında.

Daha geleneksel tatlar diyorsanız Süleymaniye Camii arkasındaki meşhur Süleymaniye kuru fasulyecilerinde kuru fasulye pilav yiyebilirsiniz. Lezzet efsane yıkılıyor diyemesem de fiyatlar fena sayılmaz. Tatlı molası için ise 2 ayrı önerim var. Bunlardan ilki Mısır çarşısı içindeki Güllüoğlu ile Tahtakale içindeki Safa Tatlıcısı. Burada Erzurum sarmayı alıp o enerji ile yürümeye devam ediyorum.

Tabi tatlıcı denilince Eminönü’nde Doğubank taraflarında birçok adres var. Bunlardan Hafız Mustafa son dönemlerde önünde en çok kuyruk olan desem yalan olmaz sanırım.

İş Bankası Müzesi

İş Bankası Müzesi

Yedik içtik şimdi bu enerji ile yürümeye devam ediyoruz. Eminönü’nde Marmaray’a doğru yürüyorum. Yol üstünde Yeni Camii‘nin arka tarafından Doğubank Yolu üzerinden giderseniz burada İş Bankası Müzesi‘ni göreceksiniz. Ücretsiz gezebileceğiniz bu müzeye vakit ayırmanızı ayrıca öneririm.

Yeme içmeye yeri olanlara müzenin hemen çaprazında yer alan Brew Coffee‘yi öneririm. Burası istanbul’un en iyi 3. nesil kahvecilerinden biri olarak Ottoman Regency otelin altında yer alıyor. 5-10 dakikalık bir yürüyüşün ardından kendimi Marmaray’da buluyorum.

Sıradaki İstanbul durağımız Üsküdar

Marmaray’a binmemle 5 dakika bile geçmeden kendimi Üsküdar’da bulmam bir oluyor. Tabi in çık için bir 10 dakika daha ekleyin 🙂 Üsküdar’a vardığınızda Kız Kulesi önünde fotoğraf çekinmemek olmaz. Kız Kulesi manzarası belki de İstanbul‘un, hatta dünyanın en güzel manzaralarından biridir.

Kız Kulesi’nin manzarasını da içimize çektikten sonra bu sefer ters istikamete yöneliyoruz. Gezimizde şimdiki hedefimiz Mihrimah Sultan Camii var. Bu camii birçoğumuz bilmez ama Mimar Sinan’ın, meşhur Hürrem Sultan’ın kızı Mihrimah Sultan için yaptığı camiidir. Mihrimah Sultan Camii’nin hemen önünde de III Ahmet Çeşmesi karşılar sizi tüm heybetiyle. Bu çeşme 1728 yılında III Ahmet tarafından annesi Emetullah Rabia Gülnuş Sultan için yaptırılmış.

Üsküdar’a gelmişken çay sevenler için bir mekan önerim olacak: Sahibu’l Çay Asaf Osman Efendi. Burası oldukça ufak ama keyifli bir çaycı. Dünyanın birçok yerinden çayı Türk müziği makamları adı altında ve müziği eşliğinde sunan bir mekan. Sahibi de zaten Boğaziçi Üniversitesi mezunu bir çay aşığı.

Nasıl Gidilir?

Burada çaylarımızı yudumladıktan sonraki hedefimiz Kuzguncuk. Kuzguncuk’a Üsküdar’dan yürüyerek 10 dakikada ulaşabilirsiniz. Burada da irili ufaklı birçok güzel çaycılar var. Gezi esnasında çaycılara girmeden oradaki fırından bir tane de acıbadem alıp çayla birlikte biraz keyif yapabilirsiniz. Özellikle de Kuzguncuk Bostanı’nı görmenizi de ayrıca öneririm.

Ardından yeniden yürüyerek Üsküdar’a dönüp, buradan evlerimize dağılabiliriz. Gezimiz burada bitmiştir.

İstanbul ile ilgili bu yazılar da ilginizi çekebilir

Kuzguncuk Bostanı İlya'nın Bostanı
Kuzguncuk Bostanı

Kuzguncuk Bostanı – İstanbul’da Gizli Bir Cennet

Günübirlik Garipçe Köyü, Rumelifeneri ve Çevresi

Çengelköy’ün Çikolatacı Kafesi: Hook Cafe

İstanbul Gezilecek Yerler: Beykoz Köyleri Gezi Rehberi

Çatalca Gezilecek Yerler: Günübirlik Deniz, Piknik, Mangal ve Tarih

İstanbul’un Gizli Cennetleri

Günübirlik Haftasonu Gezisi: Mimar Sinan’ın Büyükçekmece’si

Toplu Taşıma İle Gezi Rehberi: İstanbul’un Köyleri

İstanbullular İçin Haftasonu Kaçamak Rehberi

Tophane (Karaköy) Gezilecek Yerler: Kılıç Ali Paşa Camii

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz