Sakız Adası, (İngilizce Chios, Yunanca Hios ya da Osmanlı zamanında Hora) Ege Denizi’nde Çeşme‘nin hemen karşısında yer alan bir Yunan Adası. İzmir Çeşme’den 45 dakikalık feribot seferleriyle ulaşılan yanı başımızdaki bu güzel ada uzun bir süre Osmanlı himayesinde kalmış. Nitekim Amerika‘yı keşfeden ünlü kaşif Kristof Kolomb da bir dönem Sakız Adası’nda yaşamış. Adını da dünyada sakız ağaçlarının nadir yetiştiği yerlerden biri olmasından dolayı bu ağaçlardan alır. Bugün Türkiye‘nin yanı başında olsa da Yunanistan toprakları arasında yer alan adaya Türkiye’den çok sayıda turist özellikle yaz dönemlerinde akın ediyor.

Değerli konuk yazarlarımdan eski gazeteci dostum Eren Güler tatilde Yunanistan’ın bu güzel adasını ailesi ile ziyaret edip çok beğenince, deneyimlerini sizlerle paylaşmak istedi. Eren Güler Sakız Adası’nda görülmesi gereken yerler, Sakız Adası’nda nerede ne yenir, Sakız Adası’na nasıl gidilir, Sakız Adası’nın en güzel plajları nerede gibi bilgileri içeren bir  Sakız Adası gezi rehberi hazırlamanın yanı sıra Sakız Adası izlenimlerini de bizimle paylaşıyor. Eren Güler’in gözünden  Sakız Adası’nda görülmesi gereken yerler ve  Sakız Adası gezi tüyoları gibi bilgileri içeren  Sakız Adası gezi notları da yazının sonunda. Bu kısa girişten sonra sizi Eren’in güzel yazısı ile baş başa bırakayım.

Yarım saatte hem Ortaçağ hem de pırıl pırıl deniz

Çok uzun süredir aklımda olmasına karşın Sakız Adası‘na geçtiğimiz günlerde ilk kez gitme fırsatı buldum. İsterseniz sonda söyleyeceğimi baştan söyleyeyim; Sakız’ı görmek için niye bu kadar geç kalmışım ki? Çeşme‘den sadece yarım saat feribot mesafesinde hem 300-400 yıl öncenin el değmemiş tarihine dalmak ve daracık labirent sokaklarda gezinmek, hem adanın her tarafını saran pırıl pırıl denizde yüzmek… Gelin sizi ufak bir Sakız Adası turuna çıkarayım.

Sakız Adası’na nasıl gidilir?

Sakız Adası ya da Yunanca ismi ile Chios‘a gitmenin en kolay yolu Çeşme’den feribotlarla geçmek. İster kendi arabanızla ister arabasız geçebiliyorsunuz. Turyol ve Ertürk Lines olmak üzere iki firma adaya sefer düzenliyor. Yaz sezonunda gün içinde çeşitli kereler seferleri var. İnternetten biletinizi alıp çok rahat bir şekilde yolculuk yapabiliyorsunuz. Yolculuk süresi de biraz da denize bağlı olarak 30-40 dakika civarında sürüyor.

Biz adaya hem maliyetleri hem de adanın sokaklarının dar olduğunu düşünerek arabasız yolculuk yapmaya karar verdik. Arabaları limanda günlüğü 20 TL olan otoparka bırakıp Turyol’un feribotu ile adaya geçtik. Önceden de İzmir merkezli Dokay Rent A Car üzerinden kalacağımız 5 günün ikisi için araç kiraladık. Yüksek sezonda adada araç kiralamanın zor olduğu ve o nedenle mutlaka önceden internetten kiralama yapılması gerektiği yönündeki yazıların da ne kadar haklı olduğunu orada net bir şekilde görmüş olduk.

Sakız Adası hakkında bilgiler: 400 yıl öncesine yolculuk

Sakız Adası son derece büyük bir ada. Yunanistan’ın en büyük 5’inci adası diye geçiyor. Adanın yüzölçümü 904 km2. Toplamda 66 köy ve 91 adet plaj var. Dolayısıyla ‘ben buraya iki gün geleyim de her yeri gezeyim’ gibi bir durum yok. Ayrıca yolların da tek şeritli ve virajlı ada yolları olduğunu hesaba katın. Gelecekseniz planınızı bu büyüklüğe göre yapmanızı tavsiye ederim.

Bir önemli not daha… Sakız Adası son derece tarihi bir ada. Bir çok yerde 300-400 sene önceye ışınlanmış gibi hissediyorsunuz. Sadece deniz meraklıları için değil aynı zamanda tarih meraklıları için de bir cennet.

Ada isminden de tahmin edileceği üzere sakız ağaçları ile meşhur. Ağaçların hepsi koruma altında ve altlarında beyaz tozlar var. Bir ağacın sakız ağacı olduğunu bu tozlardan anlayabilirsiniz. Ağaçtan akan sakızın toprağa bulaşıp kirlenmemesi için bu tozlar ağaç altlarına özel olarak serpiliyor. Bu arada sakıza Yunancada mastik diyorlar. Gittiğiniz yerlerde mastik kahve veya mastik likör gibi şeyler görürseniz bunların sakızlı kahve ve likör olduğunu bilin…

Sakız Adası gezi notları: Kambos ve 700 yıllık konak

Gelin şimdi sizi bizim yaptığımız tura çıkarayım…

Çeşme’den sabah 9 feribotuna binip 09.45 gibi adada olduktan sonra gümrükte yaklaşık 40 dakika sıra bekledik. Gemilerin arka arkaya yanaşması nedeniyle gümrük oldukça kalabalıktı ve sırayı görünce çok korktuk ama neyseki Yunan polisi son derece hızlı hareket ediyor. Gümrükten çıktıktan sonra günlüğü 30 euroya kiraladığımız araçları Dokay’ın Sakız’daki acentesinden teslim aldık ve tatile başladık. Burada küçük bir not ileteyim, aracı kiraladığımız acentadaki Dimitri son derece iyi Türkçe konuşan ve yardımsever bir arkadaş. Bir şey olursa hemen hallediyor.

Sakız Adası’nda nerede kalınır?

Sakız Adası’nın merkezi feribotların yanaştığı bölge. Eğer arabasız geliyorsanız ve kısa kalacaksanız buralarda konaklamanızı tavsiye ederim. Sakız merkezden adanın birçok yerine toplu ulaşım ve taksi var. Taksi fiyatlarını km başına kabaca 2 euro olarak düşünebilirsiniz. Ancak tek sorun, eğer merkezde değilseniz bulunduğunuz yerden taksiyi çağırmanız gerekiyor ve onlar da merkezden geldiği için fiyat yükseliyor.

Benim tavsiyem, gezmek istiyorsanız kıyın 30 euronuza, araç kiralayın…

Biz adada toplam 5 gün konakladık ve kalmak için Kambos bölgesini seçtik.

Kambos, merkezden yaklaşık 4 km uzaklıkta narenciye bahçeleri ile çevrelenmiş dümdüz bir ova. Bölgedeki yerleşim 14. yüzyıla kadar gidiyor. Genelde yüksek duvarların arkasına saklanmış konaklar ve onların çok büyük bahçelerinden oluşuyor. Son dönemde adanın en çok ilgi gören yerlerinden birisi olduğunu ve zenginlerin buradaki evleri satın alıp yerleştiklerini söylüyorlar. Açıkçası bölgeye özel Thmyana taşları ile yapılan bu yüksek duvarların arasında gezinmek ve tarihe bir göz kırpmak çok keyifli.

Bizim kaldığımız otel de Topakas House adında yaklaşık 700 yıllık bir konaktı. Toplam 12-13 tane odası var ve mülk 1700’lü yıllardan itibaren aynı ailenin elinde. Zaten otelin bahçesine adım attığınızda bir anda zaman duruyor ve geriye sarmaya başlıyor. Topakas House’un sahibi olan Eleni de son derece yardımsever. Oldukça fazla sayıda Türk müşterisi olduğu için zaman içerisinde gayet iyi bir şekilde Türkçe öğrenmiş ve size Ada ile ilgili her türlü bilgiyi verebiliyor. Otele ilk giriş yaptığımızda ikram ettiği sakızlı sular da çok güzel bir hoşgeldin ikramı oldu.

Sakız Adası’nda Gezilecek Yerler

Adada 66 köy olduğunu söylemiştim. Bunların çoğu balıkçı köyleri, kalanı da Ortaçağ’dan kalma tarihi köyler. Biz bu tarihi köylerden 3 tanesini gezme şansına sahip olduk. Zaten adaya gelip de bu köyleri görmemek diye bir durum söz konusu bile değil.

Üç Orta Çağ Köyü: Pirgi, Olimpi ve Mesta

Pirgi

Bizim gittiğimiz Pirgi-Olimpi ve Mesta köyleri merkezden yaklaşık 30 km uzaklıkta bulunuyor. Bu üç köy de birbirine 7-8 km uzaklıkta ve dolayısıyla tek bir turda hepsini görebilirsiniz.

İlk olarak Pirgi köyüne gittik. Neredeyse 1100 yıldır yaşamın devam ettiği köy zamanın Ortaçağ mimarisini en iyi yansıtan ve en iyi korunmuş köylerden birisi. Köye giriş insana zaman tüneline girdiği hissi uyandırıyor. Daracık sokaklar ve bitişik nizam evler aynı zamanda korsan saldırılarından korunmak için bir önlem aslında. Belki de bu sayede yüzlerce yıldır hiç bozulmadan günümüze kadar gelebilmiş. Köyün giriş kapılarından geçip kendinizi güneş bile görmeyen o daracık sokaklara attığınızda çok farklı duygular hissediyorsunuz. Aynı zamanda Xysta denilen bir sıva tekniği ile yapılan ev ve kemerlerdeki siyah-beyaz geometrik desenler harika bir görsel şölen sunuyor. Köyün ismini Google’a yazdığınızda da karşınıza ilk olarak bu görsellere sahip yapılar çıkıyor. Neredeyse başka hiç bir yerde göremeyeceğiniz bu teknikle renklendirilmiş cepheleri görüp fotoğraf makinasına davranmamak imkansız.

Olimpi Köyü

Pirgi’den sonraki durağımız Olimpi Köyü oldu. Yine bir Ortaçağ köyü olan Olimpi, diğer köylere göre biraz daha ufak olmakla birlikte turist gruplarının ilgisinden görece daha az nasiplenen bir yer. Dolayısıyla daha rahat ve keyifli bir şekilde gezilebiliyor. Merkezinde bulunan restoranın yemekleri çok lezzetli, ayrıca hemen yanında bulunan kafeler de oturup etrafı seyretmek açısından çok güzel. Yolunuzu düşürüp görmenizi tavsiye ederim.

En sevdiğim: Mesta

Üçüncü tarihi köy ise Mesta. Açıkçası Mesta, benim bu üç köy arasında en beğendiğim köy oldu. Köye girer girmez yine sizi bir zaman yolculuğu duygusu sarıyor. Daha önce bahsettiğim daracık sokaklar burada da ziyadesiyle mevcut. Birisi size ‘şu anda 1600 yılındayız’ dese tamam der geçersiniz, o kadar tarihi güzelliği bozulmamış bir yer. Daracık sokaklardan esen doğal rüzgarlar, güneşin olmadığı karanlık sokaklar, kemerlerin altından yapılan yürüyüşler, adanın tarihini anlatan fotoğraflar, kiliseler, tarihi yapılar, sanat atölyeleri… Tarihe ve sanata meraklı insanlar isterlerse koskoca bir günü burada geçirebilir ve çok keyif alırlar. Ayrıca köyün meydanında ve ara sokaklarda restoran ve kafeler de mevcut. Gidin, dolaşın, bol bol etrafa bakın ve durdurulmuş zamanın keyfini çıkarın…

Mesta

Armolia Köyü: Sakız Adası alışveriş tüyosu

Hazır bu köyleri görmek için Ada’nın güneyine inmişken seramikleri ile ünlü Armolia Köyü’nü de mutlaka görmenizi tavsiye ederim. Sakız Adası’nın merkezine 20 km uzaklıktaki köy seramik yapımı ve seramik işlemeciliği ile ciddi bir üne sahip. Köydeki dükkanlardan birbirinden güzel seramik hediyelikler alabilirsiniz. Hem fiyatlar uygun hem de çeşit çok fazla. Adanın merkezine göre hediyelik için seçme şansınızın bu köyde çok daha fazla olduğunun altını çiziyorum. Keşke biz de hediyelik alma işini buradan halledip hiç merkeze bırakmasaydık…

Sakız Adası Plajları: En iyi kum plajlar Karfas ve Lithi’de

Adanın plajlarına gelirsek, ada geneline yayılmış 91 tane karadan ulaşılabilir plaj var. Bunların önemli bir bölümü organize olmayan plajlar. Yani plajda herhangi bir işletme, şezlong veya şemsiye yok. Kendi ekipmanınızla gidiyorsunuz. Organize plajlarda ise her şey mevcut. Adada gittiğim yerlerde şezlong şemsiye için para alındığını hiç görmedim, ne yiyip içerseniz onu ödüyorsunuz. Ayrıca kimse ikinci siparişi vermeniz için de tepenizde dikilmiyor, sizi taciz etmiyor. Zaten Yunan adalarının en sevdiğim yanlarından birisi bu. Bu anlamda Türkiye’deki bazı plajları, giriş ücretlerini, yiyecek içecek için çıkarılan hesapları görünce tüylerim diken diken oluyor!

Karfas Plajı

Karfas plajı

Gelelim plajlara… Sakız’ın en meşhur plajlarından biri Karfas. Karfas Plajı, Sakız Adası’nın güneydoğusunda ve şehir merkezine 5.5 km uzaklıkta. Bizim kaldığımız Kambos bölgesi ile arası ise 2.5 km civarı. Yürüyerek yarım saatte gidilebiliyor.

Karfas’ı adadaki diğer plajlardan ayıran en önemli farklardan birisi, tamamen kum ve sığ bir deniz olması. Bu nedenle özellikle çocuklu aileler tarafından sıklıkla tercih ediliyor. Ben şahsen kum plajları daha çok sevdiğim ve adaya çoluk çocuk gittiğimiz için bizim için ideal bir yer oldu. Denizin sıcaklığı, berraklığı ve oyun oynayama imkan veren sığlığı harika. Gitmeden önce kimi yorumlarda çok kalabalık şeklinde şikayetler olsa da bence en kalabalık halinde bile rahatça yer bulabilirsiniz, hiç dert etmeyin.

Bu arada plajın sonunda yer alan ve kumların üzerindeki eski birkaç tane evin manzarası beni benden aldı. Böyle evlerde yaşayıp Mayıs’tan Ekim’e kadar denize girmeli aslında insan. Evlerin konumu gerçekten müthişti. Umarım balkondan denize atlanabilir durumdaki böyle evlerde çok fazla zaman geçirebileceğimiz günler uzak değildir.

Plajda arzu ettiğiniz her şeyi bulabilirsiniz. İster restoranların şemsiye ve şezlonglarını kullanın, isterseniz de kendi ekipmanınızı getirin. Restoranlarda daha önce de dediğim gibi tek bir şey sipariş ettikten sonra siz çağırmadıktan sonra yanınıza gelen olmuyor. Yunan kahvesi 2 euro, Frappe 3 euro, alkolsüz içecekler 2.5-3 euro, biralar 3-3.5 euro civarında. İçecek ve eğer isterseniz yiyecek servisinizi kumsala yaptıracağınız gibi restoranlarda da sipariş verebiliyorsunuz.

Sakız Adası yeme içme

Biz genelde Ammothines restoranın önündeki şezlonglarda oturduk ve son derce keyifliydi. Bir kere akşam yemeğini orada bir kere de Karatzas restoranda yedik. Karatzas bence açık ara bölgenin en iyi restoranı, not alın…

Lithi

Adada kum olarak tavsiye edeceğim diğer bir plaj da Batı tarafındaki Lithi. Doğudan Batıya gidiş kilometre olarak çok fazla olmasa da virajlı dağ yolları nedeniyle 40 dakikayı buluyor. Lithi de tam batıda, saf kum bir plaj. Küçük tepelerle çevrili olması nedeniyle Karfas’a göre görselliği daha zengin bir plaj. Burası da sığ olarak nitelendirilebilecek bir plaj ve çoluk çocuk için tek kelime ile mükemmel. Kumsalda restoranlara ait şezlong ve şemsiyeler de var, kendi ekipmanını getirenler için yerler de. Bu arada Lithi’deki restoranlar da hem fiyat hem de kalite ve lezzet olarak gayet uygun. Eğer denize girmeye buraya gelmeye karar verirseniz, yemeğinizi de yiyip öyle dönmenizi öneririm.

Sakız Adası plajları: Siyah taşlı Mavra Volia

Adada en çok tavsiye edilen bir diğer plaj yine güneydoğuda yer alan Mavra Volia Plajı. Biz bu plaja köy turu yaptığımız gün gittik, çünkü otele dönüş rotamız üzerindeydi.

Plajın en önemli özelliği tamamen siyah taşlardan oluşması. Yan yana iki koydaki bu siyah taşlar volkanik patlamalarla oluşmuş. eniz derin ama dipteki siyah taşlar harika bir renk oluşturuyor. Plaj organize bir plaj olmadığı için ekipmanınızı yanınızda getirmenizi öneririm. Bu arada plajda küçük bir kafeterya mevcut. Bunu yanında plajdan 5 dakika yürüme mesafesindeki Emporio’da restoranlara, kalacak yerlere ve küçük marketlere ulaşabilirsiniz.

Plaj renkleri ve dokusu itibariyle beni çok etkiledi. Ancak çocuklar için çok cazip değil, bunun altını çizeyim.

Küçük Kaputaş: Glori

Glori

Sakız’da tavsiye edeceğim bir diğer plaj Kuzey’de yer alan Glori. Dönüş günümüzde Kuzeye doğru küçük bir tur yapmaya karar verince karşımıza çıkan sürpriz bir plaj oldu burası. Diğer plajlara göre çok daha ufak ancak renkleri büyüleyici. Türkiye’deki Kaputaş plajının küçültülmüş halini düşünün. Plajda kafeterya ve şezlong hizmeti var, yanınıza herhangi bir ekipman almadan gidebilirsiniz. Bu arada Sakız merkezden Kuzeye giderken yel değirmenlerine uğramayı unutmayın. İnsana başka bir boyutta yaşıyormuş hissi veriyor. Yine o bölgede çok sayıda balıkçı köyü ve hemen hepsinin harika restoranları var. Sadece Kuzey bölgesini gezmek aslında birkaç gün alır ama maalesef bizim o kafdar vaktimiz olmadı.

Bu anlattıklarım haricinde Ada’da gerçekten çok sayıda plaj, köy ve gezilecek yer var. Küçük bir haftasonu kaçamağından tutun da 20 günlük tatile kadar farklı farklı programlar yapılabilir. Bu nedenle gelmeden önce iyi çalışmanızı ve bir harita çıkarmanızı tavsiye ederim.

Sakız Adası’nda Yapılması Gerekenler: Yapmadan dönme!

  • Sakızlı içecekler için
  • Sakızlı kahve ve sakız likörü alın
  • Seramik köyünden alışveriş yapın
  • Ortaçağ köylerinde bol bol zaman geçirin
  • Karfas ve Lithi’de kumun, Mavra Volia’da siyah volkanik taşların keyfini çıkarın
  • Kambos bölgesini görün, tarihi konakların arasındaki dar yollardan geçin
  • Sakız Adası’nın merkezinde denize karşı frapenizi yudumlayın
  • Adadaki restoranlar bütçenize göre yiyin, için…
  • Sakız ağaçlarını görün çünkü başka bi yerde bulamazsınız
  • UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alan Nea Moni Manastırı’nı görün

Yazar Hakkında: Eren Güler

Önce Boğaziçi Üniversitesi Kimya Bölümü’nü deneyip arkasından İstanbul Üniversitesi İngilizce İktisat’tan mezun olduktan sonra kendisini bir anda medyada buldu. Aslında hep bankacı ya da borsacı olacağını zannederdi. 14 yıldır medya kuruluşlarında ekonomi editörü olarak görev yaptı. Bunun son 7 senesi ise Hürriyet’te geçti. Şimdi ise iletişim sektöründe çalışıyor. Yıllarca ekonomi editörü olmasına karşın turizm, gezi ve gurme işlerine çok meraklıdır. Elinden gelse hep gezi yazıları yazmak ister. Gitsin, gezsin, görsün, değişik yemekler yesin, yazsın… Bunları çok sever. Belki de ileride bir gezi-gurme yazarı olacaktır, kim bilir…

ereng@hotmail.com
Twitter: @erenguler

1 Yorum

  1. Merhaba Sakız adası izlenimleriniz güzel dile getirip yazdıginiz ve bizlerin daha gitmen öncü rehberlik etmeniz çok güzel olmuş.
    Bu ada hakkında ön bilgileri sizin yazınız ışığında yapacağız.
    Yüreğinize ve kaleminize sağlık.
    Bu güzel aydınlatıcı bilgiler için çok teşekkür ederim.
    İyi çalışmalar dilerim.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz