Geçtiğimiz günlerde Hyatt Regency Hotel Ataköy‘de bir tanıtıma davetliydim. 17-26 Mart tarihleri arasında otelde gerçekleşecek olan Osmanlı Yemekleri Festivali öncesinde festivalin menüsünü hazırlan ünlü şef Yunus Emre Akkor ile bir araya geldik. Kendisi hem bize bu festivalde yapacağı yemeklerin bir kısmını tattırdı hem de bu yemeklerin çok ilginç hikayelerini anlattı. Açıkçası yemeklerin hepsi lezzet bariyerlerimi yerle bir etti. Ağzımda yaşanan karnavalı anlatamam. Ancak bence daha da ilginci Yunus Emre Akkor şefin hem Osmanlı mutfağı hem de kendisi hakkında anlattıkları idi.

Yunus Emre Akkor, Osmanlı mutfağı üzerine uzmanlaşmış bir aşçıbaşı. Ama ne uzmanlaşma! Bu konuda yazdığı kitaplar çok ciddi ödüller almış. “Yemek kitapları Nobel’i” olarak bilinen Gourmand Yemek Kitapları Ödülleri‘nde en iyi yemek kitabı ödülü dahil 3 ödülü ikiz kardeşi Ömür Akkor ile birlikte almayı başarmış. Osmanlı mutfağı tarihini neredeyse yalayıp yutmuş. Yemeklerin tarihi konusunda o kadar ilginç bilgiler veriyor ki, bu konuda kendisini İlber Ortaylı’ya benzettim. Ona Osmanlı Mutfağı’nın İlber Ortaylı’sı desem bence yanlış olmaz.

instagram hesabımı takip edin –> @cokgezenadam

Yunus Emre Akkor Kimdir?

Yunus Emre şef de aynı İlber Hoca gibi bugün birçok farklı şapkayı bir arada taşıyan oldukça ilginç bir insan. Karşısına oturduğunuzda sizi hem yemekleri hem de bilgileri ile doyuruyor.

İlk işi aşçılık olan Yunus Emre Akkor yazdığı kitaplar ödül alınca TV’lerde program yapması için davetler alıyor. O zamanlar TV’deki performansını beğenmeyince gidip 1 buçuk sene tiyatro eğitimi alıyor. O da yetmiyor Amerika Los Angeles’da Al Pacino’nun mezun olduğu bir okulda 18 aylık bir eğitime kabul ediliyor. Bu eğitime gitmeden önce altyapısını güçlendirmek için İngilizce ders almaya başlıyor. Öğretmenine aşık olup onunla evlenmeye karar verince bu projeyi şimdilik rafa kaldırıyor. Bu sene 29 Nisan’da da müstakbel eşi ile Türkiye‘nin ilk gastronomi düğününü Gaziantep‘te yapacak.

Yunus Emre Akkor, Osmanlı mutfağı üzerine 3 kitaba sahip. İki kitabı da yolda. Ayrıca Kültür Bakanlığı‘nın akredite edilmiş aşçıbaşısı, THY Skylife yazarı, THY’nin büyük şehirlere yaptığı ilk uçuşlardaki gala yemeğini hazırlayan aşçıbaşaılarından biri, Maltepe Üniversitesi’nde Öğretim Görevlisi, iyi bir gezgin. Tüm bunların yanında da Özsüt’ün mutfağının başında, grubun tüm menüsü onun kontrolünde. Tüm bu şapkaları arasında kendisini özellikle eli lezzetli bir aşçıbaşı olarak tanımlıyor. Yemek yapmaktan zevk alan Yunus Emre şef mutfağa bizzat girip tüm yemekleri kendi eli ile yapıyor. Onun bir özelliği de yemeklerini hep Çini Ustası Adil Can‘ın ona özel tasarladığı çinilerde sunuyor olması.

THY’nin Mauritius sefer açılışında gerçekleşen gala yemeğinde yemeklerin sunumu için 1220 adet el yapımı çini götürmüşler.

20 yıldır aşçılık yapan Yunus Emre Akkor bu şekilde 20 yıl daha çalıştıktan sonra 65 yaşında sadece 3 yemeğin yapıldığı bir dükkanda zanaatkar olarak hayatını devam ettirmek istiyor. Ancak emekliliğe daha var. Öncesinde de oldukça iddialı hedefleri var. Bu hedeflerden en yakın olanı ise Berlin’de bir restoran açıp Michelin yıldızı sahibi olmak. Berlin’i seçmesinin nedeni ise Türkiye’den Michelin yıldızı alınmasının mümkün olmaması. Bu yıldızı alacağından da oldukça emin.

Osmanlı Mutfağı Hakkında İlginç Bilgiler

Ünlü şefin kendi hikayesi kadar Osmanlı mutfağına dair anlattıkları da oldukça ilginç. Örneğin Osmanlı’nın çok gelişmiş bir balık kültürü ve mutfağı olduğunu bilmiyordum. (Belki de benim cahilliğim) Osmanlı’da bugünkünden çok daha fazla balık yenirken çok daha fazla da pişirme tekniği uygulanırmış. Bugün balığı 5-6 pişirme yöntemi ile balık pişirilirken, Osmanlı zamanında 39 farklı yöntem kullanılırmış. Osmanlı mutfağı ile ilgili paylaştığı diğer bazı ilginç bilgiler de şöyle

  • Osmanlı’da 400 yıl boyunca sarayda sadece 2 öğün yenmiş. (Anlayacağınız Karatay Hoca boşuna demiyor 2 öğün de 2 öğün diye :))
  • Saray aşçıları Yeniçeri ocağı kaldırılana kadar genelde Nevşehirlilerden oluşurmuş. Yeniçeri ocağı kaldırılınca onlar da görevden alınmış ve yerlerine Bolulu aşçılar getirilmiş. Onların ansızın gitmesi ile 4 bine yakın reçete ve tarifin kaybolduğu düşünülüyor.
  • 1700’lü yıllarda İngiltere tarafından İstanbul’a elçi atanan Edward Wortley Montagu’nun eşi Lady Mary Osmanlı Sarayı’nda yediği bir yemek sonrasında ” Kendimi cennette hissettim. Gördüklerim beni büyüledi” diyor. Bu sırada hiç bir ses çıkmaması onu ayrıca etkiliyor.

Osmanlı’da Tatlı Kültürü

Yanardağ Boranisi

Ünlü aşçıdan öğrendiğim bir diğer ilginç bilgi de Türklerin müslüman oluncaya kadar tatlı yemediği oldu. Bu konuda İbn-i Battuta’nın kitabını referans gösteren Yunus Emre Akkor, Türklerin tatlı görünce yüzlerini ekşittiğini hatta tatlı yemektense ceza çekmeyi kabul ettiklerini anlattı. Türklerin İslam’ı kabul etmesi ile tatlı Türklerin hayatına giriyor. Bunu da bal şerbetinin hikayesi ile bağladı. Aşağıdaki videoda bal şerbetinin kısa hikayesini bulabilirsiniz.

Bal şerbeti ile birlikte diğer birçok şerbette de zamanla Osmanlı mutfağının bir parçası olmuş. Hatta Osmanlı’dan buz kalıpları içerisinde Avrupa’ya giden şerbetlere İtalya’da sorbetto demişler. Sorbetto zamanla sorbet olmuş. İtalyanların meşhur sorbet’si de Osmanlı şerbetinden gelirmiş meğer. Hatta İtalya’da 93 yaşında bir dondurmacıya bu dondurmayı nasıl bu kadar doğal yaptığını sorunca, bunun için ülkene dön ve Osmanlı tarihine bak demiş. Sonrasında ise Osmanlı’nın 300 yıllık dondurma tarihini kitaplaştırıyor. Bugün İtalyan dondurması ve sorbet’sinin Osmanlı’dan geldiğini bu araştırmaları sonrasında fark ediyor.

İsveç Köftesi’nin Hikayesi

Yunus Emre Şef bu yemekte bizi şaşırttıkça şaşırttı. Ünlü İsveç köftesi ve şurubunun da temellerini Osmanlı’ya dayandırdı. Osmanlı’nın sürekli destek verdiği bir ülke olan İsveç Kralı Rus Harbi’nde esir düşüyor. Çar onu öldürmesin diye Osmanlı araya giriyor. Çar da 150 bin altın ve 5 yıl Kral ve mahiyetinin Osmanlı’da sürgün hayatı yaşaması karşılığında onu öldürmüyor. Osmanlı bu parayı ödüyor ve Kral beş yıl boyunca mahiyeti ile birlikte Galata civarında yaşıyor. Bu sürede esnafa ciddi borçlanıyor.

Beş yılın sonunda bu borcu ödemek için 32 Osmanlı ailesini de yanında İsveç’e götürüyor. Onlara borcunu Yedi yılda ancak ödeyebiliyor. Yedi yılda alacağını kurtaran Türk esnaflar da İstanbul’a geri dönüyor.  Onların dönüşünden 10 yıl sonra yazılan mutfak notlarında İsveç mutfağında ilk defa köfte, dolma, reçel ve şurup yapıldığı görülüyor. Bu yüzden İsveç köftesi ve şurubunun da Osmanlı’dan öğrenilme ihtimalinin yüksek olduğu görülüyor.

Osmanlı Yemekleri Festivali


Yunus Emre Şef, 17-26 Mart tarihlerinde Hyatt Regency Ataköy’de hem Osmanlı yemeklerini bizzat hazırlamakla kalmayıp bir de bu yemeklerin tarihi ve hikayelerini anlatacak. Bu yemeklerin servis edileceği çinileri hazırlayan Adil Can Usta bu etkinlik esnasında bir de çini sergisi açacak. Bunların yanında 21 ve 23 Mart tarihlerinde açılacak aşçılık atölyelerinde de katılımcılar Osmanlı yemekleri tarifleri öğrenme şansı yakalayacak.

Menüde Yer Alacak Yemeklerden Bazıları

Çorbalar

Fihi ma fih çorbası, sütlü badem çorbası veya lebeniye çorbası

Mezeler : Mastabe, muhammara, mastabe, bademli ıspanak kökü, ayvalı soğanlı et, zeytin peyvazı, buğday cacığı gibi mezeler

Ara Sıcaklar: Şeyhülmahşi, tulum peynirli patlıcan, kavun dolması gibi ara sıcaklar

Ana Yemekler: Etli firik, ayvalı soğanlı yahni, kırma tavuk kebabı, Kilis tava, sarımsaklı pilav, zerdeçallı bulgur aşı, herise

Tatlılar: Cennet çamuru, helva-i hakani, ballı pekmezli elma baklavası, sahine, reyhan şerbeti gibi tatlılar ve şerbetler

4 YORUMLAR

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz