17. yüzyıl. Avrupası belki birçok sanat tarihi uzmanı için yaşanılası bir dönemdi. Ancak hijyen takıntısı olanlar için aynı şeyi söylemek pek mümkün değil. Özellikle 1618–1648 arasında gerçekleşen 30 Yıl Savaşları döneminde Avrupa’da hakim bağnaz Katoliklerin etkisi ile kimse yıkanmıyordu. Bu dönemde halk arasında salgın hastalıkların su yoluyla yayıldığına dair bir inanış hakim idi. Kimse banyo yapmıyordu.
Nitekim Endülüs’ten Müslümanları atmakla nam salan Katolik İzabel’in bir diğer lakabı da Pasaklı İzabel idi. Hayatı boyunca yıkanmamış İzabel’in döneminde Avrupa’da hijyen tam anlamıyla dipteydi. İşte böyle bir zamanda insanlar hayatta kalabilmek için bazı önlemler almaya başladılar. Alınan bu önlemlerin sonucu olan birçok buluş bugün hala hayatımızda yer alıyor.

Eskinin Pasaklıları Bugünün Moda ve Yemeklerine Nasıl Yön Verdiler?
Kıyafetler
O dönemde birçok Avrupa şehri dar sokaklardan oluşuyordu. Evlerinde tuvaleti bulunmayan insanlar pisliklerini balkonlardan sokaklara atıyordu.
Bu sokaklarda yürüyen insanlar da kendilerini korumak için şapka ve pardösü gibi kıyafetler kullanmaya başladılar. Yine yerlerdeki kanalizasyon artıklarına basmamak için topuklu ayakkabılar giymeye başladılar.
Ayrıca hayatı boyunca yıkanmayan insanların çevrelerine koku olarak verdiği bir rahatsızlık söz konusu idi. İşte bu yüzden Avrupa’da parfüm sektörü gelişti.
Bugün bile birçok parfümün üstünde Fransızca birebir çevirdiğinizde “tuvalet suyu” anlamına gelen “eau de toilette” yazdığını göreceksiniz. Artık bu kelime Fransızcada parfüm anlamında kullanılsa da nasıl bir ihtiyaçtan doğduğunu hatırlatır.

Yeme İçme
Bu pasaklı dönem o günün yeme içmesine de etki ediyor. Sıtmanın kol gezdiği o günlerde bardan içki isteyenlere üstüne sinek konmasın diye üstü kapatılarak içki servis ediliyor. Bardakların üstüne de barmenler atıştırmalık mezeler koymaya başlıyor. İspanyolcada “tıkamak” anlamına gelen tapar fiilinden türetilerek bu mezelere de tapas adı veriliyor.
Meşhur paella da bu dönemden etkilenerek şekillenmiş bir İspanyol yemeği. İspanya’nın bir nevi aşuresi olarak nitelendirilebilecek Valencia’dan çıkan bu yemek yapıldığı tavanın adını alıyor. Pirinç bazlı bu yemeğin orijinal Valencia usulü tavukla yapılıyor. Ancak paella et ya da bugün popüler olan şekliyle deniz ürünleri ile de hazırlanabiliyor.
Hijyenin dibe vurduğu 17. yüzyılda insanlar bu yemeği yedikten sonra ölüyor. Bunun üzerine çok güçlü bir antiseptik bitki olan safran kullanmaya başlıyorlar. O günden sonra da pirinç ile birlikte safran paella’nın değişmez parçası oluyor.
Nitekim altın tozu ve Osmanlı mutfağında kullanılan taze kişniş de aynı antiseptik özelliklerinden dolayı yemeklerde tercih ediliyor. Ancak bugün safran pahalı olduğu ve bu tür hijyen kaygılarının kalmadığı için pek fazla kullanılmıyor. Onun yerine aspir denen bir bitki kullanılıyor. Aspir aynı rengi verse de östrojonik bir bitki olduğu için erkeklere pek önerilmiyor.