Google gibi teknoloji şirketlerinin de otomobil dünyasında aktif rol almaya başlaması ile birlikte insanlar geleceğin otomobillerini çok daha merak eder oldu. Sürücüsüz otomobiller, lazer teknolojileri, kişileştirme ve çok daha fazlası ile geleceğin otomobilleri yollarda olacak.
“6 yıl önce benim de rol aldığım bir bilim kurgu filmi olan I Robot’ta robotlar her yerde idi. Sensörler sizin her türlü tepkinizi algılayıp, yorumluyor ve ona yanıt veriyordu. Bütün arabalar sürücüsüz hareket edebiliyordu. Bu film aslında 2035 yılını anlatıyordu. Bu bir bilim kurgu muydu?” diye soruyordu Amerikalı ünlü oyuncu James Cromwell, Audi Dünya Başkanı Rupert Stadler’i sahneye çağırmadan önce.
Bundan 4 yıl önce Las Vegas’ta dünyanın en büyük tüketici elektroniği fuarı olan CES’te Audi Dünya Başkanı’nın sunumu işte böyle ilginç bir anekdot ile başladı. Rupert Stadler o zaman o filmde bilim kurgu olarak görülen birçok şeyin aslında artık yapılabilir olduğunu anlatıyordu. Bunlardan en önemlisi de sürücüsüz otomobiller idi. Bu sunumda Stadler bize virajlı bir dağ yolunda yol alan bir Audi’nin videosunu izletti. Videonun sonunda ise aracın için bir sürücünün olmaması hepimizi şaşırtmıştı. Ancak benim gibi otomobil kullanmaktan keyif alan sürücülerin içini ferahlatan bir açıklama yapmayı unutmadı Rupert, “Amacımız sürüş keyfini elinizden almak değil, daha güvenli bir sürüş imkânı sağlamak”.
O günden bugüne otomobil dünyası ciddi ivme kaydetti. Özellikle Google’un otomobil sektörüne girişi ile akıllı otomobillerin dünya genelindeki popülerliği daha da arttı. Aslında bu konu üzerinde neredeyse tüm otomobil üreticileri çalışıyor. Akıllı otomobiller denince de ilk akla sürücüsüz otomobiller geliyor. Belli bir sürate kadar da sürücüsüz otomobiller konusunda önemli aşama kaydeden markalar var. Dünyanın en büyük otomobil yan sanayicisi olan Bosch benimde katıldığım birkaç toplantısında kendilerini geliştirdiği teknoloji ile 0-50 km arasında araçların sürücüsüz kullanılabildiğini, yani özellikle trafiğin yoğun olduğu dur kalk trafiğinde bunun uygulanabildiğini açıkladılar. Ancak buna otonom sürüşten çok yarı otonom demek daha doğru.
Üniversite İçinde Sahte Şehir Kurup Test Yapıyorlar
Kuzey Amerika’da bu konuda çok ciddi çalışmalar var. Michigan Üniversitesi’nde sürücüsüz otomobil çalışmalarının yapılabilmesi için sahte bir şehir kuruldu. Burada gerçek şehir trafiği ortamı oluşturularak sürücüsüz otomobiller test ediliyor ve geliştirilmeye çalışılıyor. Yine Florida eyaleti sürücüsüz otomobiller için gerekli yasal düzenlemeleri yapan Amerika’daki 4 eyaletten biri. (Diğer eyaletler: Nevada, Kaliforniya, Michigan) Bu sayeden Audi, bu eyalette sürücüsüz otomobillerinin testlerini yapıyor.
Sürücüsüz otomobillerin yaklaşık 5 yıl içerisinde hayata geçmesi öngörülüyor. Bu konuda daha kötümser tahminler de var tabi. Ancak bu otomobillerin önünde bazı engeller var. Bunlardan bir tanesi yasal engeller. Bugün birçok ülkede sürücüsüz otomobillerin kullanılmasına uygun bir yasal altyapı mevcut değil. Sürücüsüz bir otomobil kaza yaptığında suçlu kim, kasko şirketi bu cezayı öder mi vb… sorunlara yanıt bulmak gerekiyor.
Sürücüsü otomobillerle ilgili bir diğer sorun ise geleneksek otomobiller. Tüm otomobillerin birbirleriyle konuştuğu bir ortamda sürücüsüz otomobiller gerçekten de ideal bir çözüm. Zira kör noktalardan bile geliyor olsalar otomobiller birbirleriyle konuştuğu için kaza riski ortadan kayboluyor. Ancak geleneksel otomobillerin çoğunluğu bu özelliklere sahip değil. O yüzden sürücü kaynaklı hatalar sürücüsüz otomobilleri de riske sokabiliyor. İşte bu yüzden gerçek trafik ortamında uzun süredir testler yapılıyor. Örneğin Google 700 bin km kazasız yolculuğa ulaştı.
Sürücüsüz Otomobil Kaza Yaparsa Suçlu Kim Olacak?
Geleceğin otomobilleri derken hep akla ilk başta sürücüsüz otomobiller gelse de, otomobil dünyasındaki yenilikler sürücüsüz otomobillerle sınırlı değil. Araç içi eğlence sistemleri otomobil ve teknoloji şirketlerinin yoğun olarak beraber mesai yaptıkları bir alan. Google ve Apple bu alanda da ciddi bir rekabet içindeler. İkili kendi platformlarını otomobillerin içine taşımak istiyor.
Otomobil üreticileri teker teker saflarını seçmeye başladılar bile. Bazıları ise hem Google Auto hem de Apple Car’ı birden seçerek riski dağıtmaya çalışıyor. Bu sistemler sayesinde otomobilleriniz ile cep telefonlarınız konuşabiliyor. Otomobillerinize aynı tablet ve akıllı telefonlarınızda olduğu gibi ihtiyacınız olan uygulamaları indirebiliyorsunuz. Türkiye’de de Turkcell, Android tabanlı olarak kendi otomobil platformunu bu yıl tanıttı. Şirket Türkiye’de Subaru ve Volvo markaları ile bu konuda işbirliği içerisinde.
Yine Intel ve Ford, ortak araştırma programı Mobii ile araç içi kişiselleştirme ve görüntüleme teknolojilerinin geleceğine yönelik çalışmalar yapıyor. Sezgisel teknolojileri otomobillere uyarlıyor. Mobii akıllı telefonlarla otomobillere uzaktan erişim imkânı veriyor, yüz tanıma sistemleriyle sürücüyü tanıyor ve sürüş deneyimini kişiselleştiriyor. Örneğin Mobii araca binen sürücüyü tanıyamazsa, bir fotoğrafını araç sahibinin akıllı telefonuna ileterek onu durumdan haberdar ediyor. Bu sayede araç sahibi kendisinden başka sürücüler için hız limiti, güvenli sürüş kuralları, araç içi ses seviyesi ve mobil telefon kullanımıyla ilgili düzenlemeler yapabiliyor.
Geleneksel alkol testi yerine lazer teknolojisi
Geleceğin otomobillerine yönelik bir diğer beklenti de el hareketleri ile otomobili yönetme. Google zaten geçtiğimiz yıl elle kontrol üzerine bir teknoloji şirketi satın aldı. Şimdi de otomobilde elle kontrol üzerine patent alan şirket bu konuda ciddi çalışmalar yapıyor. Bunun için özel kameralar ve lazer teknolojileri gerekiyor. Bu lazer teknolojileri geleceğin otomobillerinde çok daha sık görülebilir. Hatta geleneksel alkol testlerinin bile yerini alabilir. Varşova’daki Askeri Teknoloji Üniversitesi’nde yapılan çalışmalar sonrasında bugün lazer teknolojisi sayesinde sürücünün nefesinde buharlaşan havadan içindeki alkol miktarı tespit edilebiliyor.
Geleceğin otomobillerinde kullanılan malzemeler de farklı olacak. Yeni yakıt teknolojileri ve dünyadaki enerji kaynaklarının kısıtlılığı otomobil üreticilerini daha hafif malzeme kullanmaya doğru itiyor. BMW’nin yeni elektrikli “i” serisinde kullandığı hafif karbon fiber malzemeleri gelecekte çok daha fazla otomobilde görebiliriz.
Kişiselleştirilebilir Otomobiller
Geleceğin otomobilleri dendiğinde Toyota’dan da bahsetmeden olmaz. Japon otomobil üreticisinin de bu konuda önemli çalışmaları var. Bunlardan bir tanesi kişiselleştirilebilen otomobiller. Otomobil alırken renk önemli bir kriterdir. Ancak bugün gelinen noktada otomobillerin renginin dijital olmaması çoğumuzu hala şaşırtmıyor mu? Şirketin gelecek otomobil vizyonunda kişiselleştirilebilen bir ekrana dönüşen otomobil tasarımları var. Toyota Fun Wii Concept Toyota Motor Show’da 2011 yılında tanıtılan bir konsept otomobil. Tabi bu konseptin hayata geçebilmesi için bu dokunmatik ekran teknolojisinin fiyatının düşmesi gerekiyor. Zira üretilmesi sorun değil ama mühim olan alınabilir bir fiyata üretilmesi.
Toyota’nın üzerinde çalıştığı bir diğer konu ise arka koltuk camlarının interaktif tabletlere dönüşmesi. Kopenhag İnteraktif Dizayn Enstitüsü ile Toyota mühendislerinin beraber çalıştığı bu projenin adı ise “Window to the World” (Dünyaya Pencere). Youtube’da bu proje ile ilgili çekilmiş çok ilginç videolar bulmanız mümkün. Videoyu izlediğinizde projenin ne kadar ilginç olduğunu daha iyi görebilirsiniz. James Cromwell’in de dile getirdiği gibi geçmişin bilim kurgu filmleri yavaş yavaş gerçek olmaya doğru gidiyor. Sanırım kısa süre sonra şimdi kullandığımız otomobilleri müzelerde ziyaret etmeye başlayacağız.
Window to the World” (Dünyaya Pencere) Videosu
Toyota Fun Wii Concept Galerisi
Digitalage’deki Yazım
