Eylül ayında iş nedeniyle İtalya‘nın kuzeyinde Lombardiya bölgesinde yer alan Milano‘ya gittim. Şehirde iki gün boyunca oldukça yoğun bir programımız olduğu için detaylı bir Milano seyahat rehberi hazırlama imkanım olmadı. Ancak benim gibi bu şehre iş amaçlı gideceklere belki faydası olur diye sizin için Milano gezi notları hazırladım.
Milano’da nerede kalınır, Milano’da nerede ne yenir gibi konularda özellikle iş için gidenlere bazı tavsiyelerim olacak. Tabi gezi notlarıma başlamadan önce Milano hakkında bilmeniz gereken bazı bilgiler vereyim.
instagram hesabımı takip edin –> @cokgezenadam
Milano Hakkında Bilinmesi Gerekenler
İtalya Avrupa Birliği üyesi olduğu için Milano seyahatinizde Shengen (Şengen) vizenizin olması gerekiyor. İtalyan polisi genelde girişte çok soru sorup Almanya pasaport polisleri gibi sorun çıkartmıyor. İtalya para birimi Euro. İtalya ile saat farkı ise dönemine göre 2 ila 3 oluyor. Malum biz yaz kış saati uygulamasını bıraktık.
Milano’ya İstanbul’dan hem THY, hem Atlasglobal hem de Pegasus uçuyor. Hatta THY’nin günde 3 uçuşu var. Yaklaşık uçuşlar 3 saat sürüyor. THY ile Atlasglobal Malpensa Havalimanı’na inerken, Pegasus Bergamo Havalimanı’nı kullanıyor. Erken davranırsanız şehre çoğu zaman kampanyalı bilet bulunabiliyor.
Milano Havalimanı’ndan Şehir Merkezi’ne Ulaşım
Biz buraya THY ile pazar günü öğleden sonra 5 gibi uçtuk. İş için gittiğimizden dolayı bizi havalimanında transfer aracı karşıladı. Ama biz taksi ile gideriz derseniz 70-90 Euro arası bir tutar sizi bekliyor. Otobüs ve tren daha uygun alternatifler. Yine bizim Havaş gibi shuttle otobüsleri de mevcut.
Milano’da Nerede Kalınır?
Bizi havalimanında karşılayan araçla yaklaşık yarım saat gibi bir sürede meşhur Duomo Meydanı‘na ulaştık. Açıkçası bizim gibi iş için şehre gidiyor ve gün içinde gezmeye çok vaktiniz kalmıyorsa şehirde konaklama için en ideal yer Duomo Katedrali yakınlarındaki oteller oluyor. Tabi bu kadar merkezi bir yerde otel fiyatları havalarda uçuşuyor.
Biz Rosa Grand Milano Starhotels‘de kaldık. Duomo Katedrali’ne yürüyerek 1 dakika mesafedeydi. Fiyatı da yaklaşık 340 Euro seviyelerinde idi. O dönem Milano Fashionweek haftası olduğundan fiyatlar normale göre de daha uçukmuş. Otel gayet güzeldi ama açıkçası tatil için gitsem Milano’da toplam uçak dahil 1 haftalık bütçem bu kadar olurdu 🙂
Otelin odaları ufak ama güzeldi. Sonuçta bu tür şehirlerde tarihi binalara çok fazla müdahale imkanı olmuyor. Ama içerisi oldukça modern dekore edilmişti. Ben otelin en çok kahvaltı büfesini sevdim. Restoranlar Eatly markası tarafından işletiliyor. Kahvaltıda çeşit oldukça fazla idi. Özellikle kruvasan (croissant) ve çeşitli keklerin olduğu reyon bana Karatay’a 1 kaç defa ihanet ettirdi. Hocam valla nefsime yenik düştüm, yoksa beni biliyorsun 🙂
Milano’da Görülmesi Gereken Yerler
Burada otelimize yerleşir yerleşmez Duomo Meydanı’na doğru yürüyüşe çıktık. Bu meydan şehrin bir nevi Taksim Meydanı. Meydanda birçok lüks mağaza alışveriş tutkunu hanımefendileri bekliyor. Bizim ziyaret ettiğimiz hafta şehirde Fashionweek dönemiydi ve bu dönemde süslenen vitrinler beni bile benden aldı. Özellikle Dolce Gabana vitrinleri tam bir görsel şov idi. “Burada alışveriş bile sanat” dedirtti bana.
Duomo Katedrali
Milano’ya kadar gelip de Duomo Katedrali’ni görmemek olmaz. Bu muazzam katedral İtalya’da Vatikan’daki Aziz Petrus Bazilikası’ndan sonra en büyük ikinci katedral. Avrupa’da ise Londra’daki Aziz Paulus ve Sevilla Katedralleri’nden sonra dördüncü büyük katedral konumunda. Bu dev katedralin yapımı tam 519 yıl sürmüş. (Evet yanlış okumadınız. Tam 519 yıl) İnşaatına 1386 yılında başlanmış ve ancak 1905 yılında bitirebilmişler. Maalesef içine girip gezemedim. Duomo’nnun dibinde bir otelde kalsam da katedrali gündüz gözüyle görmek bana nasip olmadı. İşte Allah nasip etmezse etmiyor arkadaşlar. 🙂 İçinde 3500’den fazla heykel varmış. En tepesinde yer alan son altından Meryem Ana heykelini ise birçok defa helikopterle çalma girişimleri başarısız olmuş.
Milano Galleria Vittorio Emanuele Alışveriş Merkezi
Duomo Katedrali’nin çevresinde dolanırken bir alışveriş merkezi dikkatinizi çekiyor. Adına alışveriş merkezi dediğime bakmayın, bizdeki gibi bir AVM değil. Daha çok bir tarihi alışveriş pasajı diyelim biz buna. 1877 yılında açılan Milano Galleria Vittorio Emanuele, Avrupa’nın en eski alışveriş merkezlerinden biri. Bu konuda en eski olarak ise İstanbul’daki Mısır Çarşısı uzak ara önde gidiyor. Alışveriş merkezi 24 saat açık ama içindeki mağazalar 9:30 19:00 arası hizmet veriyor.
Galleria Vittorio Emanuele, adını İtalya’nın kurucu Kralı Victor Emmanuel’den alıyor. İtalya birliğinin kurulmasında fikir önderi Verdi, siyasi önderi ise Vittorio Emanuele’dir. Bu yüzden halk İtalya kurulduğuna “Viva VERDİ (Vittoria Emanuele Re d‘Italia -Italya Kralı Viktor Emanuel) yani “Çok Yaşa VERDİ” diyerek aslında aynı zamanda da “Çok Yaşa İtalya Kralı Viktor Emmanuel” diyorlarmış. Bir taşla iki kuş işte buna diyorlar.
Alışveriş merkezinin içinde oldukça lüks mağazaların yanında ayrıca kafe ve restoranlar da var. Buradaki kafelerden biri 1867 yılından beri hizmet veren Biffi Cafe. Nasıl alışveriş merkezinden önce açılmış ona anlam veremedim ama ikisinin tarihini de kontrol ettim. Dönemin meşhur tatlıcısı Biffi, 1866 yılında İtalya’nın ilk Kralı Vittorio Emanuele’nin tatlı ustası olarak atanmış.
Biz alışveriş merkezinin arka kapısından çıktığımızda bizi bir görsel şov karşıladı. Bu Fashionweek Milano nedeniyle yapılan şovlardan biri idi.
Pirelli Vakfı
İlk gecemizde bir saatlik bir keşif sonrası erkenden işe gideceğimiz için otelimize döndük. Ertesi gün Pirelli’nin Milano’daki merkezinde işlerimiz vardı. Bu işlerden birinde de Pirelli Vakfı’nı keşfetme şansım oldu. Burası Pirelli’nin tarihinin sergilenmesi için 2009 yılında kurulan bir müze. Şirketin merkezinin de bulunduğu Bicocca bölgesinde şirketin yanındaki tarihi Il Fabbbricato 134 adlı fabrika binasına kurulmuş. Bölgedeki tarihi fabrika renove edilip vakfa bırakılmış.
İki katlı vakıf binasında Pirelli’nin kurulduğu 1872 yılından bugüne olan belgelerin hepsi arşivlenmiş. İçerideki belgelerin toplam uzunluğunun 3,5 km olduğu söyleniyor. Pirelli’nin eski reklamlarından, eski dergilerine kadar mazisi burada arşivlerde korunuyor. Açıkçası şehre yolu düşenlerin buraya vakit ayırmalarını öneririm. Randevu alarak müze ziyareti yapmak mümkün.
Settimo Torinese
Öğle yemeğini şirketin yemekhanesinde yaptıktan sonra iş için Pirelli’nin Torino’daki en modern fabrikası Settimo Torinese’ye gittik. Burası Pirelli Vakfı’ndan 135 km uzaklıkta ve araç ile 1 buçuk saat sürüyor. Burayı yazıma eklemem nedeni ise sanat. Bunu iki örnekle anlatacağım. Bunlardan ilki fabrika içerisinde gözüme çarpan bir çizim. Bu eserin fabrikada çalışan bir operatöre ait olduğunu öğrenince insan koca bir WOOOW demeden edemiyor.
Fabrika’da Klasik Müzik Konseri
İkinci WOOOW ise bu sene fabrika içerisinde düzenlenen konseri duyunca çıkıyor. Her yıl düzenlenen MITO (Milano Torino) Müzik Festivali‘nde Pirelli Vakfı fabrikada bir bölümü de konser alanına çevirmeye karar veriyor. Konser için iki vardiya ara verilip makinalar kaydırılıyor ve konser için alan açılıyor. Üstelik burada verilecek konser için ünlü sanatçı Salvatore Accardo fabrikayı ziyaret edip makinelerin çıkardığı sesten ilham alarak fabrikaya özel şarkı besteliyor. Konserde de ziyaretçiler bu müziği dinliyorlar.
Milano’da Nerede Ne Yenir?
Şehirde sadece 2 akşam yemeği, 2 kahvaltı ve bir de öğle yemeği yiyebildim. Kahvaltılarım otelde idi. Öğle yemeği de Pirelli’nin yemekhanesi. Yemekhane dediğime bakmayın şaka gibi bir yerdi. Bu yüzden size şehirde akşam yemeklerini yediğim iki mekandan bahsedeceğim.
Ristorante Valentino Legend
İlk gece plansızca otelden çıktık ve Duomo Meydanı çevresinde tur atarken gözümüze hoş gelen bir yere girdik. İyi de yapmışız. Valentino Legend’e girdik. Burada ortaya dana carpacchio aldık. Ben ana yemek olarak da karidesli makarna aldım. Çok havalı oldu biliyorum. Görüntüye bakıp da karidesten korkmazsanız tadı bence güzeldi. Maalesef fiyatları aklımda kalmadı ama İtalya’da Duomo çevresinde düzgün bir restoran için fena değildi. Sonuçta İtalya’da Euro ile her yer bize pahalı.
Restoranın googlemaps konumu için TIKLA
Trattoria Arlati dall1936 Milano
Son gecemizde ise akşam yemeğini bir efsane ile kapattık. Şehrin Bicaccio bölgesinde yer alan Trattoria Arlati dall1936 Milano tam bir efsane. Zaten buraya Pirelli Türkiye’den sürekli İtalya’ya gelen bir yöneticinin tavsiyesi ile bulduk. Öncelikle mekana girmeniz ile ambiyans sizi bir büyülemeye başlıyor. İçerisinin dekorasyonu efsane. Her yer tablolar, sanat eserleri. Garsonlar oldukça ilgili. Milano’da kesinlikle denenmesi gereken bir yer olarak not edin derim.
Yemek olarak biz garsonun tavsiyeleri ile carpaccio ve adını hatırlayamadığım peynirli bir ara sıcak aldık. İkisi de çok başarılı idi. Sonrasında mekanın en meşhur yemeği olan ossobuco (Tükçesi kemikli et) yedik. Korkmayın domuz eti değil. Yanında pilav ile servis ediliyor. Pilav bizim yediğimiz kıvamdan farklı. Evde gelse fazla mı pişirdin bunu diyebileceğiniz kurulukta. Ama İtalyanlar ile bizim pilav anlayışımız biraz farklı. Onlar ya lapa (risotto) ya da kuru seviyor. :)) Sonrasında sevdanın son vuruşunu ise İtalyanların meşhur tiramisü tatlısı yaptık. Benim gibi alkol almayanlar için söyleyeyim burada tiramisü alkolsüz.
Restoranın googlemaps konumu için TIKLA
Milano Gece Hayatı
Maalesef şehirde geçirdiğim 2 gece de gece hayatını keşfedecek zamanım olmadı. Ama benim kadar zaman fukarası olmayacaklar için yazın Colonne di San Lorenzo Meydanı (Googlemaps konumu için tıkla) en popüler yerlerden biri imiş. Duomo Meydanı’ndan 1,1 km uzaklıkta yürüme mesafesinde yer alıyor. Ayrıca ilginç bir adres olarak 10 Corso Como (Googlemaps konumu için tıkla) adlı bir kafeyi not ettim. Kafede gece hayatı mı olur diyenler, burası sizin bildiğiniz kafelerden değil, gecenin ilerleyen saatlerinde hareketleniyormuş. Demedi demeyin. Duomo’dan 2,2 km uzaklıkta yer alıyor. Yürünür mü yürünür ama gece vakti dikkatli olun. Kuzeyi de olsa burası da İtalya hani 🙂
Milano’da Alışveriş
Özellikle söz konusu alışveriş olunca kadınların en favori destinasyonlarından biri moda başkenti Milano oluyor. Bunu ünü hakettiğini de Duomo Meydanı’ndaki vitrinlerin süslenmesinden anladım.
Ayrıca İtalya’nın ve Avrupa’nın en eski alışveriş merkezlerinden Galeria Vittorio Emanuele lüks markaların mabedi olmuş. Ama gel gör ki buradaki mağazalar benim gibi bir Kayserili için çok pahalı. İtalya sen mi büyük ben mi, kandıramadın beni dedim ve vitrinlerden koşarak uzaklaştım.
Benim gibi düşük bütçe ile güzel yöresel şeyler alalım diyorsanız, benim önerim peynir ve soslar. Ben dünyanın her ülkesinde olduğu gibi burada da markete daldım. İtalya’da marketlerdeki peynir reyonları beni benden alıyor. Özellikle de parmesan peyniri (parmigiano). Sen ne güzel bir şeysin Grand Padano. Benimle İstanbul’a sabah kahvatılarımı süslemeye gelir misin dedim ve kaptım 1 kaç kalıp. Kilosu 7-8 Euro’ya gayet güzel parmesan peynirleri var. Duty free’de 2 katından pahalı demedi demeyin. Bu arada parmesan peynirinin yapıldığı yere göre Grand Padano ve Parmigiano Reggiano farklılık gösterdiğini belirteyim.
Ayrıca İtalya’dan makarna severlere pesto sos almalarını da öneririm. Onu mümkünse yerel bir mağazadan alın. Tat çok fark ediyor. Ayrıca söz konusu İtalya olunca bol bol kahve de alınıp Türkiye’ye dönülebilir.