Bir hafta sonu araba ile İstanbul’a yakın nereye gidilebilir diye içim içimi yerken bir arkadaşım imdadıma yetişti. Bursa‘nın tarihi ilçelerinden biri olan İznik hem İstanbul‘a yakınlık hem de gezilip görülecek yerler anlamında oldukça ideal bir yer diyen arkadaşımın tavsiyesine uydum. Akabinde yol arkadaşım Mevlana’yı arayıp rotamızı kendisi ile de paylaştım.
Bir dönem Bizans’tan Osmanlı’ya birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olan İznik’te birçok gezilecek ve görülecek yer var. Ayrıca İstanbul’a yakın yerler arasında İznik yapılacak şeyler ve yemekleri açısından oldukça zengin. Bu yüzden her ne kadar İstanbul’a yakın bir yer olsa da sabah erkenden yola çıkmakta fayda var. Yoksa günü birlik İznik’i gezmek pek de kolay olmayabilir. Tabi hocanın dediğini yap yaptığını yapma demişler. Bütün hafta boyunca erken kalkmaktan muzdarip olunca bizim evden İznik için çıkışımız biraz zaman aldı. Açıkçası benim size önerim mümkünse sabah 7 gibi yola koyulun. Bizim evden çıkışımız 9 buçuğu buldu.
instagram hesabımı takip edin –> @cokgezenadam
İznik Gezi Rehberi
Florya’dan yaklaşık 200 km tutan İznik’e Körfezi dolanarak gitmeyi tercih ettik. Zira ben bu yolculuk boyunca Peugeot 5008‘in yeni dizel otomatik versiyonunu da test edecektim. Bu otomobille ilgili yazımı da bu linkte okuyabilirsiniz. Açıkçası yazın yapılan yolculuklara göre kış zamanı çok daha keyifli oluyor çünkü Körfez’de trafiğe yakalanmadan keyiflice yol alıyorsunuz. Yazın giderken yakalanmasanız dönerken sizi her yerde trafik çilesi bekliyor.
Öte yandan siz benim gibi otomobil test etmeyecekseniz Osmangazi Köprüsü yolu oldukça kısaltıyor. Florya’dan İznik 152 km yani yaklaşık 2 saat sürüyor. Tabi köprünün geçiş ücretlerine zam yapılmış olması bu yolu kalabalık gidecekseniz cazip kılıyor. Maalesef 1. sınıf otomobiller için 71,75 TL olan Osmangazi Köprü geçiş ücreti 1 Ocak 2019 itibari ile 103,05 TL oldu.
Tabi bu yolda ücret sadece köprü geçişi ile sınırlı değil. İznik’e köprüyü geçtikten sonra da otobandan devam etmek isterseniz ayrıca otoyol parası da ödüyorsunuz. Detaylar ve güncel fiyatlar için Karayolları Genel Müdürlüğü web sitesi linkini buraya koyuyorum. Fiyatlar orada var. Türkiye’nin herhangi bir yerinden İznik’e uçakla gitmeyi düşünüyorsanız ucuz uçak bileti için www.enucuzu.com sayfasına bakabilirsiniz.
Gezimizde tanışdığımız bu güzide insanlardan sonra gelelim beldeyi tanımaya. Burası Bursa’nın belki de en tarihi ilçelerinden bir tanesi. Yerleşim Milattan Önce 5. yüzyıla kadar dayanıyor. Doğal olarak Roma’dan Bizans’a, Selçuklulardan Osmanlı’ya birçok medeniyete ev sahipliği yapıyor. Ayrıca Roma ve Bizans döneminde dini de bir merkez olan İznik, 325 yılında Hıristiyanlar arasında çıkan anlaşmazlıklara çözüm aranan Birinci Konsül’e ev sahipliği yapmış.
Bugün burada tüm bu medeniyetlere ait eserleri görmek mümkün. Hatta öyle ki bazı eserlerde bunlar iç içe geçmiş. İlçedeki tarihi kapı ve surlarda antik tiyatroya ait parçalar da gözlerden kaçmıyor mesela. Ya da Ayasofya Orhan Camii de bu tür farklı medeniyet izlerini bir arada görebildiğimiz nadide yapılardan bir tanesi.
Burası tarihte 4 medeniyete başkentlik yapmış bir yer. Ayrıca tarihte ilk defa altın paranın basıldığı yer olması nedeniyle “Altın Şehir” diye de anılıyor. Tarih kitaplarında Orhan Gazi’nin 1331’de burayı aldığı söylense de buraya Orhan Gazi 1320’de gelip görüyor ki İznik savaşarak fethedilebilecek bir yer değil. Zira şehir çift sıra kalın surlarla çevrili.
Bursa da bile bu denli büyük uzun surlar yok. Bunun üzerine bir strateji geliştiriyor. Şehrin kapılarının olduğu tepelere paşalarını yerleştirip burayı 11 yıl boyunca abluka altında tutuyor. Buraya ne dışarıdan giriş, ne içeriden çıkış oluyor. Bu sırada Bursa’yı, Orhan Gazi fethediyor ve Rumlar Osmanlı’dan kendilerine bir zarar gelmediğini görüyor. Bunun üzerine 1331’de burayı Orhan Gazi’ye savaşmadan hediye ediyorlar.
İznik’te Gezilecek Yerler
Öte yandan burası gezi anlamında oldukça kompakt bir yer. Gezilecek yerlerin neredeyse birçoğu birbirlerine yürüme mesafesinde.
İznik şehir planı bir haç şeklindedir. Bu haçı oluşturan 2 ana cadde var: Yukarı doğru olan Kılıçarslan Caddesi ve onu kesen Atatürk Caddesi. Şehir 4 ana kapı (İstanbul, Yenişehir, Lefke ve Göl) ve 22 tane de küçük kapıya sahip. Kralın kullandığı özel bir yolu var. Diğer gariban vatandaşlar ise küçük kapılardan şehre giriyorlar. Bu kapıların yolları toz içinde. O dönem askerler şehre girenlerin ayakkabılarını kontrol ediyor. Ayakkabıları kirlenmediyse onların Kral Yolu’nu izinsiz kullandıklarını anlayıp onları alıkoyuyorlar.
Ayasofya (Orhan) Camii
Gezimizin ilk durağı meşhur Ayasofya Orhan Camii oldu. Batı Roma İmparatorluğu 4. yy’da bir ibadethane’nin temelleri üzerine burayı inşa ediyorlar. Ondan öncesinin Perslere kadar dayandığı iddia ediliyor. Burası Hristiyan Konsüllerinin toplandığı dönemin önemli bazilikalarından bir tanesi.
Osmanlı’nın fethi sonrasında camiye dönüştürülüyor. Onun ise ilginç bir hikayesi var. Orhan Gazi burayı alınca, kıble yönünden Yenişehir Kapı’dan şehre giriyor. Kendisine cami yapmak için yer göstermelerini isteyince, ona kılıç hediyesi olarak Ayasofya’yı veriyorlar.
O İstanbul’da olduğu gibi mozaikleri kazımak yerine sadece üstlerini sıva ile kapatıyor. Burası 1920 yılına kadar cami olarak kullanılıyor. Bir dönem deprem ve yangın da yaşayan camii Kanuni’nin emri ile Mimar Sinan tarafından restore ediliyor. Bu sırada camiyi genişletip hem nem rutubeti dengeleyecek hem de akustiği geliştirecek dokunuşlar yapıyor. 1920’de Yunanlılar İznik’i işgal edince Batı Roma ve Osmanlı’ya dair ne kadar eser varsa yakıp yıkıyorlar. Çok yağmurlu havalarda derin derin soluduğunuzda Ayasofya Camii’nde hala o sis kokusu alınıyor. 2007 yılında yeniden restore edilip ibadete açılıyor.
Camiinin içerisinde 4 medeniyete ait izler görülebiliyor. Minare Selçukluya ait bir mimari ile onaltıgen olarak yapılmış. Camiinin içerisinde Batı Roma’ya ait büyük taşlar da bulunuyor. Batı Roma’da taşları üst üste koyarak bina inşa ediyorlar. Tuğla yöntemi Bizans döneminde başlıyor. Kemerler ise Osmanlı’ya ait.
Öte yandan bu cami ile ilgili en ilginç noktalardan biri de zamanında burasının şehrin en yüksek noktası olmasına rağmen şimdi merdivenle caminin seviyesine inilmesi. Yıllar içerisinde şehirde yaşanan depremler ile yeni yapılar eskilerinin üstüne inşa edilmiş ve şehir yükselmiş. Şehrin en eski yapısı ise doğal olarak diğer yapılara göre aşağıda kalmış.
II Murad Hamamı (Hacı Hamza Hamamı)
Ayasofya Camii’ne 2 dk yürüme mesafesinde yer alan bu hamam 15. yy’da inşa ettirilmiş. Bugün hala hamam olarak kullanılıyor. Bazı günler kadınlara bazı günler de erkeklere hizmet veriyor.
Süleyman Paşa Medresesi
Orhan Gazi’nin oğlu Süleyman Şah tarafından 14. yy’da yaptırılmış olan Osmanlı’nın ilk medresesi, ayrıca İznik’te ayakta kalmış en eski Osmanlı medresesidir. Zamanında Orhan Gazi burayı oğlu müderris olduğu için kuruyor. En önemli rektörlerinden biri Davud-u Kayseri. Burası zamanında hukuk fakültesi olarak kullanılıyormuş. 10 tane dersliği 1 tane de öğretmenler odası var. 19 kubbesi açık avlulu ve Roma dönemindeki sütunlar devşirme ama mimarisi tamamen Osmanlı’ya ait bir yapı. 2001 yılından beri de İznik Çinisi satın alabileceğiniz 10 atölyeye ev sahipliği yapıyor. Ayrıca içeride ufak şirin bir de kafe yer alıyor.
Hacı Özbek Camii
Halk arasında Çarşı Camii ve Çukur Camii olarak da bilinen Hacı Özbek Camii 1333 yılında inşa edilmiş. Klasik Osmanlı camilerinden biri olan Hacı Özbek Camii 8 metre çapında bir kubbeye sahip.
Eşrefzade Camii
Hacı Özbek Camii’nin hemen yanında yer alıyor. Adını bulunduğu Eşrafzade Mahallesi’nden alan bu camii II Beyazıt’ın oğlu Şehinşah’ın eşi Mükrime Hatun tarafından 16. yy’da yaptırılmış. Camii ve türbenin duvarları IV. Murad tarafından çinilerle kaplanmış. Kurtuluş Savaşı sırasında Yunanlılar tarafından tamamen yıkılan camii 1950 yılında aslına benzer boyutlarda yeniden inşa edilmiş.
İznik’in Tarihi Kapıları
İlçenin sembolü olan tarihi kapılar İmparator Vespasianus Titus dönemlerinde yapılmış. 123 yılında esaslı bir onarım görmüş. Kentin şuan ayakta kalmayı başarmış en görkemlileri, İstanbul, Lefke, Yenişehir kapıları. Göl Kapısı ise biraz yıkık durumda. Açıkçası İstanbul ve Yenişehir kapıları Peugeot 5008 çekimlerimiz için de bizim favori mekanlarımızdan biri oldu.
İznik Roma Tiyatrosu
Göl kıyısına kurulmuş olan Antik Roma tiyatrosunun yaklaşık milattan sonra 1. yy’da inşa edildiği tahmin ediliyor. Burada hala arkeolojik çalışmalar olduğu için ziyarete açık değil. Ancak dışarıdan bakma şansınız var. Biz Kemal Bey’in ricaları sayesinde kısa bir süreliğine girip gezebildik.
Yeşil Camii
Burası da biz gittiğimizde restorasyon çalışmaları devam ediyordu. 1391 yılında mimar Hacı Musa tarafından yapılan bu cami buranın sembollerinden biri. Adını da minaresindeki yeşil çinilerden alıyor.
Şeyh Kutbettin Camii
Yeşil Camii’nin hemen karşısında yer alan bu camii II. Beyazıt’ın vezirlerinden Çandarlı İbrahim Paşa tarafından 15. yy’da yaptırılmış. Camii’nin kuzeydoğu tarafında ilçenin en önemli alimlerinden biri olan ve camiye adını veren Şeyh Kutbeddin yatıyor.
İznik Müzesi
Şeyh Kutbeddin Camii’nin hemen yanında yer alan İznik Müzesi, Sultan Orhan Gazi’nin eşi tarafından 1388 yılında bir zaviye ve imarethane olarak yaptırılmış. Bugün müzenin bahçesi ciddi sayıda Roma eserleri ile dolu. Helenistik dönemden Roma’ya, Emevilerden Selçuklulara kadar pek çok uygarlığa ait eserlerin bulunduğu bu müze Osmanlı’da T planına sahip ilk yapı olarak da ayrıca bir öneme sahip.
Kırgızlar Türbesi
Yenişehir Kapı yakınlarında yer alan bu yapı Osmanlı’ya ait belki de en farklı yapılardan biri. Şehrin fethinde gösterdikleri kahramanlıklardan dolayı Kırgızlar için Orhan Gazi tarafından yaptırılan bu türbede biri çocuk olmak üzere 7 lahit bulunuyor.
Abdülvahab Sancaktari Türbesi
Bu türbe şehrin fethi sırasında sancaktarlık görevini ifa ederken şehit düşen Abdülvahab Sancaktari adına fetihten sonra yapılmış. Bugün İznik manzarasına tepeden en güzel bakılan yer de burası.
İznik Gölü
Otelimiz göl yakınlarında olunca sabah kahvaltı sonrasında göl çevresini keşfe çıktık. Açıkçası bu göl fotoğrafçılar için yansımaları ile çok keyifli fotoğraflara izin veriyor. Benim gibi fotoğraf özürlü biri bile güzel fotoğraflar çekebiliyor.
Aziz Neophytos Bazilikası
Öte yandan İznik Gölü Türkiye’nin 5. Marmara’nın da en büyük gölü konumunda. Ayrıca burada gölden bile tarih fışkırıyor. Belediye için helikopterden yapılan bir tanıtım videosu çekimleri sırasında suların çekilmesi sayesinde yüzlerce yıldır göl içinde unutulmuş bir kilise gün yüzüne çıkmış. Burasının Romalı askerlerin öldürdüğü Aziz Neophytos adına İznik Gölü kenarına yapılan bazilika olduğu tahmin ediliyor.
Yaklaşık 1600 yıl öncesinde yapılan bu yapının 740 yılında yaşan depremle gölün derinliklerine gömüldüğü tahmin ediliyor. Göldeki bu keşif ilçenin turizmine çok büyük katkılar sağlayabilir. Burası hem dünyanın birçok yerinden gelecek dalgıçlar için pazarlanabilir. Ayrıca bazilika cam bir fanus ile korunup su altı müzesine de çevrilebilir.
İznik Ultra Maratonu
İznik Gölü’nün bir diğer özelliği de 2012 yılından beri düzenlenen İznik Ultra Maratonu. Maraton gölün çevresinde yapılıyor ve her yıl binlerce yerli ve yabancı sporcu bu maratona katılıyor. Her yıl nisan ayında düzenlenen organizasyon 4 farklı koşudan oluşuyor. Bunlardan en uzunu 130 km’lik İznik Ultra Maratonu, ikincisi 80 km’lik Orhangazi Ultra Maratonu, üçüncüsü 42 km’lik İznik Dağ Maratonu, sonuncusu ise 10 km’lik İznik Halk koşusu.
İznik Ultra Maratonu dünyada bir göl etrafında aynı yerden geçmeden yapılan tek etkinlik diye söylendi bize. Tabi bu tür verileri her zaman teyit edebilme şansınız olmuyor.
Burada bu bahsettiklerimin dışında da çok fazla keşfetmeyi bekleyen yerler var. Ancak onları bu bir buçuk güne pek sığdırma imkanım olmadı. Nitekim Elmalı Köyü’ndeki meşhur çivisiz camii de bir sonraki ziyaretimde görmek istediğim yerlerden bir tanesi. Bir tek çivi kullanılmadan geçirme tekniği ile yapılan ahşap bir camiyi insan ister istemez merak ediyor.
İznik’te Nerede Ne Yenir?
Buradaki lezzet duraklarını detaylı olarak bloğumda yazdım. Bu yazıyı çok da uzatmamak için bu linke bakmanızı tavsiye ediyorum. Özetle Kopuk Restaurant‘ta yayın balığı ve balık çorbası tavsiye edilir. Özellikle yayın balığını şiş olarak denemelisiniz. Köfteci Yusuf‘un merkezi İznik. Burası da es geçilmemesi gereken bir lezzet durağı.
İznik’te Nerede Kaldık? İznik Otelleri
Burada İhsan ve Nurcem Karadayı çiftinin işlettiği Seyir Butik Ev Pansiyon‘da kaldık. Burası 9 odası olduğu için pansiyon statüsünde. Otel sayılmanız için minimum 10 odaya sahip olmanız gerekiyor. Açıkçası biz gece konaklamayı düşünmüyorken otelin sahiplerinin cana yakınlığından dolayı kalmaya karar verdik. Booking’de 8.7 gibi çok yüksek bir puana sahip.
Odalar kesinlikle çok temiz. Nurcem Hanım çarşafları Yumoş ile yıkadıklarını söyledi. Ayrıca benim kaldığım otelin kalitesini ölçme yöntemlerimden biri de odadaki havlu terliğin kalitesidir. Buna özen göstermeyen otellerde şeffaf ip ince sadece adı havlu olan terlikler olabiliyor. Burada ise beş yıldızlı bazı otellerde bile görmediğin kalitede gerçek havlu terlikler vardı. Odalarda da İznik’in eski ev mimarisine uygun bir tasarıma dikkat edilmiş. Ayrıca odadaki İznik çinileri de dikkatimizden kaçmadı.
İznik’ten Ne Alınır?
Akla ilk olarak yıllarca saraylarda boy göstermiş İznik çinisi geliyor. Bunda onu dayanıklılığı ön plana çıkarmış. -30 derece soğuklardan 40 derece sıcaklara uyum sağlayabiliyor. Gözenekli yapısı sayesinde nefes alıyor. Nefes alıp verdiği için genleşip patlamıyor. Tabi İznik Çinisi tek başına insanların ayakta kalmasını sağlayamadığı için, birçok mağaza seramik de satıyor.
İznik Çinisi Diğer Çinilerden Nasıl Ayrılır? Göz akı rengi olacak. Mermer gibi olacak. Sünger gibidir suyu anında emer. Bunu bizzat Havva Hanım gözlerimizin önünde bize gösterdi. Çini satın almak için ilk akla gelen adres Süleyman Paşa Medresesindeki çiniciler. Ayrıca sokak aralarında da çeşitli çiniciler mevcut. Bunlardan biri de Dedemin Elleri Çini Sanat Galerisi.
Bu Seyahatte İznik’te Kimlerle Tanıştık?
İstanbul’dan sonra Yalova’da Sepetçioğlu’nda bir kahvaltı molası verdikten sonra İznik’e yaklaşık 3 saatte vardık. Burada bizi İznik Belediyesi Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Yetkilisi Kemal Candar ve İznik Belediye Zabıtası Gültekin Çaldemir karşıladı. Açıkçası benim için seyahatleri değerli kılan o seyahatlerde tanıştığınız insanlar ve onların hikayesi oluyor.
Kemal ve Gültekin Bey bize bir günde İznik’te gezilebilecek ne kadar yer varsa gösterdiler. Bu gezide beni en çok şaşırtan ise Gültekin Bey oldu. Zira kendisi Belediye’de zabıta olarak çalışmasına karşın şimdiye kadar dinlediğim birçok rehberden çok daha detaylı şekilde bize şehrin tarihi yerlerini anlattı.
Kendisi daha önce İznik Belediyesi’nde turizm danışmada görev almış. Ancak bize burayı anlatışı bir görevden daha çok bir aşk gibiydi. Öyle ki, İznik Antik Roma Tiyatrosu’na Kemal Bey’in ricası üzerine kısa süreliğine girdiğimizde bizimle birlikte o da girince “Şimdiye kadar buraya hiç girememiştim” dedi ve bizden çok daha fazla sevindi. Açıkçası bu tür beldeleri onlara aşık kişilerden dinlemek çok daha keyifli oluyor. Üstelik de kendisi İznikli bile değil. Memleketi Bilecik.
İhsan ve Nurcem Karadayı Çifti
Bu gezimizde tanışıp bizi etkileyen bir diğer ikili de İhsan ve Nurcem Karadayı çifti oldu. Yıllarca Türk Telekom da dahil birçok büyük şirkette görev almış sonrasında da Kocaeli’nde bir şirketin Genel Müdürlüğü’nü de yapmış İhsan Bey, yaptığı geziler sonrasında İznik’ten çok etkileniyor.
“Birçok şehri gezdik eşimle, ama Antakyalı biri olarak güneşin bol olduğu yerleri seviyorum. İznik’e de aşık olduk ve buraya yerleşmeye karar verdik” diyor. Burada Seyir Cafe Restaurant adından bir kafe açıyorlar. Kafenin üst katını da ev olarak kullanıyorlar. Sonrasında ise burayı 9 odalı bir pansiyona dönüştürüyorlar. Açıkçası 10 odaları olsa otel statüsüne geçeceklermiş. Adı pansiyon ama benim diyen bir çok otelden güzel ve nezih. İkili aktif olarak otelde ve kafede çalışıyorlar. Açıkçası biz o gece dönmeye niyetli iken onları tanıyıp çok etkilendik ve İhsan Bey’in teklifini reddedemedik.
İznik’in Sadrazamlar Çıkartan Meşhur Çandarlı Ailesi
Tanıştığımız bir diğer isim ise Havva Çandar idi. Kendisi hem buranın Kent Konseyi Başkanı hem de Süleymaniye Medresesi’nde bulunan Çandar Sanat Atolyesi’nin başında. Kendisi bize İznik Çinisi ile ilgili değerli bilgilerini paylaştı. Ayrıca kendisi sayesinde Çandarlı ailesi hakkında da bilgi edinme fırsatımız oldu. Kendisi Çandarlı ailesinin gelini. Çandarlı ailesi buranın en önde gelen ailesi. Peki, neden önemli bu aile derseniz kökenleri Osmanlı’nın kuruluş zamanlarına kadar gidiyor.
Çandarlılar yetiştirdikleri dört büyük sadrazam ile Osmanlı Devleti’nin Kuruluş dönemainde birinci derecede rol oynamış, İstanbul’un fethi öncesindeki yaklaşık yüz yılın isimleriyle birlikte anılmasına yol açmış bir aile. 15. yüzyıl sonlarında ailenin bir diğer ferdi de kısa bir süre için sadrazamlık yapmış ancak bu dönemden sonra bir daha aile sadrazam çıkartamamış. Bu aileden Türkiye’de en meşhur olan sanırım Cengiz Çandar‘dır.
iznik e 10yılönce gitmiştim birde bu yazıdan sonra merakla gittim paylaşmış oldugunuz herşeyi yaptım bu bölge 2 yıla kadar giden gitsin daha sonra burası istanbulun arka bahçesi olmuş her yer villa otel tesis bir çok projeyle dolup taşmış ve bir sürüde projelervar yapılan dünyanın turizm merkezihaline gelmiş ve vatikana görede 3. kutsal şehir deniyor çok yabancı turist vardı bu güzel ilçemizi görmek için acele edin sabiha gökçenden 45 dk mesafede yeni köprü ile 10yıl öncesi keşke burdan bir kaç dönüm arazi alsaydım
Arazi olayına hiç girmeyelim. O konuda o kadar çok dertli buluruz ki sormayın :))
Dedemin elleri çini atolyesinin telefon numarası lazım bana. Mesude hanıma ulaşmam lazım. Yardımcı olursanız sevinirim
Mesude künen 0224 757 5225 532 460 75 13
Kopuk Restoran Kopuz değil 🙂 Kopuzlar Rizeli
Önümüzdeki hafta gitmeden önce araştırıyordum. En güzel siz anlatmışsınız, teşekkürler 😊
Merhaba Çandar’lı ailesi aslen Eskişehir Sivrihisar’lıdır.
Merhaba Çandar’lı ailesi aslen Eskişehir Sivrihisar’lıdır. Sivrihisar’ın halen aynı adla bulunan Çandır köyündendir. Osmanlı’nın kuruluşunda ahi teşkilatı reisi olan Çandarlılar, kuruluştan sonra İstanbul’un fethine kadar sadrazam olarak gelmişlerdir. Fatih fetih sırasında sadrazam Çandar’lı Kara Halil Paşa’yı olumsuz tavırları nedeniyle idam edince halk ayaklanır ve mezarı İstanbul’dan nakil istenir. Fatih isteği kabul eder ve cenaze İznik’e nakil edilir.
Merhaba Çandar’lı ailesi aslen Eskişehir Sivrihisar’lıdır. Sivrihisar’ın halen aynı adla bulunan Çandır köyündendir. Osmanlı’nın kuruluşunda ahi teşkilatı reisi olan Çandarlılar, kuruluştan sonra İstanbul’un fethine kadar sadrazam olarak gelmişlerdir. Fatih fetih sırasında sadrazam Çandar’lı Kara Halil Paşa’yı olumsuz tavırları nedeniyle idam edince halk ayaklanır ve mezarı İstanbul’dan nakil istenir. Fatih isteği kabul eder ve cenaze İznik’e nakil edilir.