Son birkaç bayramdır Türk turistlerin favori destinasyonları arasına bir Orta Doğu şehri giriverdi. Orta Doğu’nun Paris’i olarak nitelendirilen Beyrut vizesiz olması nedeniyle ilgi odağı şehirlerden bir tanesi Paket fiyatlarının uygun olmasının yanında kısa uçuş süresi, vizesiz giriş imkanı ve Beyrut’un diğer Orta Doğu kentlerine nazaran çok daha gelişmiş ve modern olması, halkının Arapçanın yanında Fransızcayı ve İngilizceyi yaygın şekilde konuşuyor olması ve en önemlisi de kültürünün ve mutfağının Türklere yakın olması bu şehri tercih sebebi yapıyor.
Birçok Avrupa şehrinde yaşanan yiyecek ve dil sorunu bu ülkede yaşanmıyor. Üstelik Arap ülkelerinin çoğunda sıkıntı olan hijyen de Beyrut’ta bir sorun değil. Tüm bunların yanında uçakla İstanbul’dan bir buçuk saatte ulaşılabildiği düşünüldüğünde bir sonraki izninizde Beyrut öncelikli alternatiflerinizden biri olabilir.
Beyrut Turları
Beyrut’a birçok tur şirketi hafta sonları için bile tur düzenliyor. Ancak şehri ve çevresini tam anlamıyla keşfedebilmek için en az dört tam gününüzü ayırmanızda fayda var. Bir de Beyrut’a tur seçerken, geziler dâhil bir paket seçmek sizin için çok daha ekonomik olabilir. Zira şehri, çevresindeki tarihi bölgeleri keşfetmeden terk etmek büyük bir kayıp olur. Türk müşteriler halen en ucuzun peşinde. Turun içeriği hep ikinci planda kontrol edilen, hatta bazen hiç bakılmayan bir unsur. Bu tür bir paket almadan Beyrut’a geldiğinizde, ekstra turlarla maliyetler planladığınızdan çok daha yüksek gerçekleşebiliyor.
Beyrut Gezilecek Yerler
Şehitler Meydanı ve Hamra Bölgesi
Peki, Beyrut’a gelip de nereleri görmek gerekiyor? Öncelikle yol yorgunluğu nedeniyle ilk günü Beyrut’un tarihi merkezi olan Şehitler Meydanı ve şehrin modern yüzü Hamra bölgelerini gezerek değerlendirilebilirsiniz. Beyrut’un doğusu Hıristiyan, batısı ise Müslüman ağırlıklı bir demografik yapıya sahip. Bu keskin ayrıma karşın şehri merkezinde yan yana cami ve kiliseler görülebiliyor. Şehir merkezinde birçok yapı iç savaş sonrası yeniden inşa edilmiş. Ancak hâlâ restore edilmemiş ve savaştan kalma mermi deliklerini koruyan yapılar gözlerden kaçmıyor.
Şehrin merkezinde mavi kubbeli Muhammed El Emin Camii’nin hemen yanındaki çadırda, suikasta uğramış eski Başbakan Refik Hariri’nin mezarını ziyaret edebilirsiniz. Hariri için hâlâ bir anıt mezar yapılmamış olması ise şaşırtıcı.
Şehir merkezinin içine girdikçe modern yapılar, lüks mağaza ve kafeler dikkat çekiyor. Ancak kafelerin olduğu bölgeye girerken asker kontrolünden geçiyorsunuz. Aslında tüm Lübnan’da polisten çok asker görüyorsunuz. Önemli merkezlerin girişlerinde, şehir giriş ve çıkışlarında, önemli kişilerin evlerinin yakınlarında hep bir asker barikatı ve asker kontrolü dikkat çekiyor. Ancak bu kontrol sizi rahatsız etmeden gözlem şeklinde yapılıyor. Bu kontrolden geçerken durdurulmuyorsunuz. Öte yandan şehir merkezinde tarihi kalıntıların bulunduğu kazı çalışmalarını da izlemek mümkün.
Güvercinler Kayası
Şehrin sahil şeridine inildiğinde ise çok lüks oteller göze çarpıyor. Özellikle Güvercinler Kayası’nı gören kafelerde çok güzel bir manzara eşliğinde çayınızı içip gün batımını izleyebilirsiniz. Şehrin modern kısmı olarak adlandırılan Hamra’da ise birçok kafe, restoran ve mağazada yerel halkın arasına karışılabilir. Burada birçok restorana gözler kapalı girip yemek yenilebilir.
Jeitta, Biblos ve Harissa
Beyrut’taki ikinci gün ise Harissa, Jeitta ve Biblos’a ayrılabilir. Bu destinasyon Beyrut’a yaklaşık 35 km uzaklıkta.
Jeitta
Burada ilk durağımız dünyanın en büyük kireç taşı mağaraları arasında yer alan Jeitta mağaraları oluyor. Jeitta mağaraları aşağı ve yukarı olmak üzere iki mağaradan oluşuyor. Bu mağaralardan aşağıdaki, 1836 yılında, yukarıdaki ise 1958 yılında keşfedilse de yukarı mağaranın çok daha eski bir oluşum olduğu tahmin ediliyor. Yukarı mağara aşağı mağaraya göre çok daha büyük ve büyüleyici ancak aşağı mağarada ise tekne turu yapabiliyorsunuz. Beyrut’a gelip de bir tek yer görmeniz gerekseydi, Jeitta mağaralarını ilk sırada yer alabilirdi. Milyonlarca yıllık oluşum olan bu mağaralarda kendinizi Indiana Jones filmlerinde gibi hissediyorsunuz. Ancak bu gördüklerinizi maalesef fotoğraflamanız yasak. Bu yüzden tüm kareleri aklınıza kazımanız gerekiyor.
Biblos
Jeitta mağaralarından sonraki durağınız olan Biblos’a giderken yolunuz Cunya’dan geçiyor. Beyrut’a 15 km uzaklıkta olan bu şehir yurtiçi ve yurtdışında yaşayan Lübnanlı turistlerin uğrak yeri. Bölgenin en büyük kumarhanesi olan Casino du Liban burada bulunuyor. Hıristiyan ağırlıklı bir bölge olduğu çevredeki kiliselerden hissediliyor. Zaten Marouni Başpiskoposu da burada yaşıyor.
Cunya’dan Biblos’a ya da lokal adı ile Jbeil’e ulaştığınızda M.Ö. 5000 yılına dayanan bir yerleşim merkezi sizi karşılıyor. Biblos’da Fenikeliler, Mısırlılar, Babiller, Persler, Romalılar, Bizans ve Osmanlıların etkileri aynı anda hissediliyor. Biblos sonrası son durağınız olan Harissa’ya ulaşmadan yol üstündeki Makhlouf sur Mer’de Lübnan mezelerinin ve paellayı andıran safranlı, bademli, üzümlü ve kaysılı pilav ile servis edilen balık yemeğinin tadını çıkarmanızı tavsiye ederim.
Harissa
Bu keyifli yemeğin ardından Meryam Ana heykeli ile Lübnan bayrağındaki sedir ağacını andıran mimarisi ile Hz. Meryem Bazilikası’nın bulunduğu Harissa Dağı’na çıkmayı unutmayın. Buraya otobüs veya teleferik ile çıkılabiliyor. Ancak bu seçimde teleferiğin tam 15 dakikalık bir manzara ziyafeti vaat ettiği dikkate alınmalı.
Anjar, Baalbek ve Sidon
Beyrut’taki üçüncü gününüzde ise UNESCO’nun Dünya Mirası Listesi’ne de giren tapınakları ile ünlü Baalbek’i ziyaret edebilirsiniz. Baalbek Beyrut’a yaklaşık 75 km uzaklıkta. Buraya ulaşmak için meşhur Beka Vadisi’nden geçiliyor. Bu tarihi tapınaklara ulaşmadan önce Ermeni yerleşim alanı olan Anjar’da bir mola verilebilir. Burada 1940 yılında keşfedilen ve 7. yüzyıla ait olduğu tahmin edilen tarihi şehir ziyaret edilebilir. Anjar’daki kısa moladan sonra birkaç güvenlik şeridini geçerek Roma döneminde Heliopolis olarak adlandırılan tarihi Baalbek’e ulaşılıyor.
Jüpiter Baal Tapınağı, Büyük Mahkeme, Baküs Tapınağı antik kentte nispeten de olsa ayakta kalmayı başarmış yapılar olarak görülebilir. Buradaki eserlerin tarihi M.Ö. 3. yüzyıla kadar dayanabiliyor. Baalbek Tapınağı ziyaretinden sonra ise değişik mavi mimarisi ile Şii Camii de ziyaret edilmeyi hak ediyor.
Sidon (Sayda)
Beyrut’taki dördüncü gününüzde ise şehre yaklaşık 30 km. uzaklıkta yer alan sahil şehri Sidon ya da diğer bir adıyla Sayda’yı ziyaret edebilirsiniz. Şehir tarihi kalesi ve İstanbul’daki Mısır Çarşısı’nı andıran çarşısıyla gezilmeye değer. Şehirde 13. yüzyıla ait El Omari Camii ve 1721 yılında Ali Ağa tarafından inşa edilmiş olan Osmanlı Sarayı Debbané Palace ziyaret edilmesi gereken yerler arasında bulunuyor.
Beyrut’ta Yeme İçme ve Alışveriş
Öte yandan Beyrut gezilesi olduğu kadar yemek yenilesi de bir şehir. Şehirden kilo almadan dönmeniz için güçlü bir iradeye sahip olmanız gerekiyor. Lübnan mutfağında yüzden fazla meze var. Bunların en meşhuru humus; soğuğu da sıcak etlisi de yapılıyor. Bunun yanında patlıcan ezme babaganuş, tebulla ilk akla gelenler. Türk mutfağına yabancı olmayan yaprak sarma, sigara böreği, içli köfte gibi mezeler de damak çatlatıyor. Ülkede midenizi çok fazla zorlamamak için ana yemek siparişinden önce meze siparişi verip açlık durumunuza göre ana yemeği ortaya söyleyebilirsiniz. Ana yemek olarak ise Lübnan restoranlarında çeşitli kebap türleri bulabiliyorsunuz.
Beyrut Gece Hayatı
Akşam vakitlerinde ise şehir merkezinde birçok kafede zaman geçirebilirsiniz. İlerleyen saatlerde ise Şehitler Meydanı’nın doğusunda kalan Hıristiyan Bölgesi’ndeki Guro Sokağı gece hayatı ile ilginizi çekebilir. Sokakta çok sayıda kalabalık bar bulmak mümkün. Aşrafiye ise Beyrut’un gece hayatındaki bir diğer seçenek.
Beyrut Alışveriş
Söz konusu olan alışveriş içinse Beyrut’un çok ideal bir adres olduğu söylenemez. Şehirdeki fiyatlar Türkiye’den çok daha ucuz değil. Ama yine de baklava, hurma ve sürme Beyrut’tan dönerken yakınlarınıza hediye etmek amacıyla alınabilir.