Fransa‘nın kuzey doğusunda Alsace (Alzas) bölgesinde Almanya ve İsviçre‘nin yanı başında masallardan çıkma bir yer düşünün. Sanki daha önce gördüğünüz bir kartpostal içinde geziyorsunuz. İşte Fransa’nın Colmar kasabası tam da böyle bir yer. Çevresi de kendisi gibi kartpostallardan çıkmışcasına sevimli köylerle dolu. Öyle ki çevredeki köylerin birçoğu Les Plus Beaux Villages de France (Fransa’nın en güzel köyleri) yarışmasında bir sene birinci olmuş.
Ben de birçok kez arkadaşların instagram paylaşımlarından gördüğüm Colmar’ı ve çevresini doğum günümde keşfe çıkmaya karar verdim. Bu kararımda beni gaza getiren Göknur’a ayrıca bir teşekkür edeyim. Cuma sabah gidiş pazar akşam dönüş 3 gün boyunca Colmar’da görülmesi gereken yerler, Colmar’ın en güzel köyleri nereler hızlandırılmış şekilde keşfetme şansım oldu. Colmar hakkında bilinmesi gereken şeylerin başında kışın giderseniz bazı yerleri görme şansınız olmadığını öğrendim. Bir de Colmar’da nerede ne yenir ne içilir diye merak edenler umarım Michelin yıldızlı restoranlara ilginiz vardır. Colmar’da nerede kalınır, Colmar’a nasıl gidilir gibi pratik bilgileri de paylaşacağım Colmar gezi rehberi ile sizi başbaşa bırakayım.
instagram hesabımı takip edin –> @cokgezenadam
Colmar’a gitmeden önce bilinmesi gerekenler
Fransa’nın bu küçük kasabası 70 bin nüfusa sahip. Alman kasabalarındaki evleri andıran oldukça şirin evleri olan Colmar özellikle Noel Pazarı döneminde turistlerin ilgi odağı oluyor. Amerika New York’taki meşhur Özgürlük Anıtı‘nı yapan Fransız heykeltıraş Fréderic Auguste Bartholdi Colmar’da doğmuş. Bu yüzden şehrin sokaklarında yerlerde bazen ufak özgürlük heykeli motifleri görüyorsunuz.
Buraya gidebilmek için Şengen ya da Fransa vizenizin olması gerekiyor. Burada Fransızca konuşuluyor. Almanya sınırına yakınlığı ve tarih içerisinde birçok kez Almanya egemenliğinde kalması nedeniyle Almanca bilen de çok kişi var. Burada doğal olarak para birimi Fransızca. Fransa genel olarak Avrupa‘nın pahalı diye niteleyebileceğimiz ülkelerinden. TL’nin Euro karşısındaki durumu nedeniyle burası da pek ucuz bir yer sayılmaz.
Colmar’a nasıl gidilir?
Colmar’a gitmek için İstanbul’dan uçuş olan en yakın havalimanları Fransa’nın Strasbourg şehri ve Mulhouse’da yer alıyor. İki şehirden de tren ile Colmar’a ulaşım mümkün. Ayrıca Flixbus (Avrupa’nın en büyük otobüs şirketi) ile de ulaşım imkanı var. Ben Strasbourg’u tercih ettim çünkü uçuş saatleri çok iyiydi. Sabah 9 buçukta İstanbul’dan Strasbourg’a uçup dönüşü de pazar akşam saatlerinde gerçekleştirdim.
Strasbourg Havalimanı’ndan Colmar’a nasıl gidilir merak edenlere söyleyeyim işiniz çok kolay. Strasbourg Havalimanı’ndan Entzheim tren istasyonuna 2-3 dakikada yürüyerek ulaşabiliyorsunuz. Buradan Strasbourg merkez 1 durak. 1,8 Euro’ya havalimanı içindeki makinelerden bilet alabiliyorsunuz. Kredi kartı geçiyor. Fransa’da tren ve otobüs biletini aldıktan sonra makinelerde işletmeniz gerekiyor yoksa kontrol görevlisine denk gelirseniz biletiniz olsa bile ceza yiyebilirsiniz. Strasbourg merkezden de İsviçre Basel’e giden trenler Colmar’dan da geçiyor ve yaklaşık 30 dakikada Colmar’da oluyorsunuz.
Colmar’da nerede kalınır? Colmar airbnb deneyimi
Colmar’a ulaşır ulaşmaz ilk önce kalacağım yere ulaştım. Ben genelde gittiğim yerlerde hostellerde kalmayı tercih ediyorum ama burada maalesef hostel yoktu. Oteller de biraz pahalı olunca Airbnb’de arama yaptım. Şehir merkezinde tarihi Colmar evlerinden birini 2 geceliğine Airbnb indirimi sayesinde 374 TL’ye kiraladım. Burası tarihi merkezde mutfağı ve oturma odası ile oldukça güzel bir evdi. Ekipman olarak da oldukça doluydu. Normal fiyatı 590 TL civarı idi. 374 TL’ye 2 gece böyle bir yer için çok iyi idi.
Colmar gezi notları
Açıkçası ben havalimanının Strasbourg’a gelince tren grevleri nedeniyle Colmar trenim için 1 buçuk saatlik bir boşluğum vardı. O süreçte Strasbourg’un meşhur katedrali ve La Petite France bölgelerini keşfe çıktım. Sonrasında trenime binip Colmar’a ulaştım. odama yerleştikten sonra önce alışveriş yapmak için bir market aradım kendime. Merkezde bana en yakın Monoprix idi. Ondan gerekli alışverişleri yaptıktan sonra amaçsızca kendimi sokaklara attım. Öyle rastgele gezmek civarı keşfetmek daha keyifli oluyor.
Colmar içinde görülmesi gereken yerler
Burayı tamamen gezmek için yarım günü yeterli. Tabi müzelere girerseniz o zaman gerekli zaman artıyor. Bu küçük kasabayı gezerken evlere ve süslemelerine hayran olmamak elde değil. Bu arada Colmar’da gezilecek yerlerin birçoğu ocak mart döneminde kapalı. Nisan ayı ve sonrasında gezilecek yer alternatifi çok daha iyi olabiliyormuş.
St Martin Katedrali
Sokakları arşınlarken dev boyutları nedeniyle ilk fark edilen yapı St martin Kilisesi oluyor. İlk bakışta burası bir katedral sanıyorsunuz ama sadece kilise imiş.Yapımına 1235’de başlanan bu gotik yapı bir Katolik Kilisesi. Colmar’da görülmesi gereken yapıların birçoğu da bu kilisenin çevresinde yer alıyor.
Bartholdi Müzesi
Kilisenin yakınlarındaki ara sokaklara daldığımda kendimi Bartholdi Müzesi girişinde buldum. Burası Özgürlük Anıtı’nı yapan meşhur heykeltıraş Fréderic Auguste Bartholdi’nin doğduğu ev. Bartholdi 1834 ile 1904 yılları arasında yaşamış. Bartholdi’nin yaptığı Özgürlük Anıtı’nın minyatür versiyonu Colmar’dan Riquewihr’e giden yol üzerinde bir kavşakta sergileniyor. Yürüyerek gidilecek bir yerde değil maalesef. Bu arada Bartholdi Müzesi ocak ayında kapalı yerlerden biri idi.
Maison Pfister
Bartholdi Müzesi sokağında Colmar’ın en meşhur evlerinden biri olan Maison Pfister’i görüyorsunuz. Burası 1537 yılında dönemin zenginlerinden Ludwig Scherer için yapılmış. Ancak ev adını 1841 ile 1892 yılları arasında evde ikamet eden Pfister ailesinden almış. Sen onca özene bezene ev yaptır, yıllar sonra birileri gelsin eve adını versin. Olacak iş değil 🙂
Maison des Tetes (Kafalar Evi)
Colmar’ın mimari olarak en değişik yapılarından biri de, üzerindeki kafa figürlerinden adını alan Maison des Tetes. Ev 1609 yılında Anton Burger tarafından yaptırılmış. Bugün buranın içinde hem Michelin yıldızlı bir restoran ve bir de otel bulunuyor.
Hansi Müzesi
Rue de l’eau (Su Sokağı’nda) Maison des Tetes’in hemen karşısında Hansi takma isimli sanatçı Jean Jacques Waltz’ın eserlerinin sergilendiği Hansi Müzesi var. Hem Maison de Tetes hem de Hansi Müzesi ziyaret ettiğim Ocak ayında kapalı idiler.
Unterlinden Müzesi
Colmar’da görülmesi gereken yerleri sırala deseler ilk ikiye La Petite Venice (Küçük Venedik) ve Unterlinden Müzesi’ni koyarım. Burayı bilgi almak için girdiğim turizm ofisi önerdi. Giriş ücreti 13 Euro. Çok ucuz olduğunu söyleyemeyeceğim ama gerçekten çok güzel ve kapsamlı bir müze. En az 2 saat ayırmanız gereken bir yer. Benim gittiğim hafta sonu şan eseri ücretsiz idi. Ama ücretli olsa da basın kartım ile girebiliyordum. Ek bilgi olarak Fransa’da her ayın ilk pazarı tüm müzeler ücretsiz oluyor. Öyle bir tarih denk getirirseniz aklınızda olsun derim.
Bu arada bu müzede her kat ayrı bir olay. Bir yanda arkeoloji ziyafeti çekerken, diğer bir katta her yüzyıla ait enfes sanat eserleri ile büyüleniyorsunuz. Burasının Alzas bölgesinin en çok ziyaret edilen müzesi olması kesinlikle şaşırtan bir bilgi olmadı. Senede yaklaşık 200 bin kişi bu ufak kasabaya bu müzeyi ziyaret etmeye geliyor.
La Petite Venise (Küçük Venedik)
Colmar’da yaklaşık 500 metrelik bir kanal bölgesi var. Bu kanallar çevresinde bulunan evler kasabada ufak bir Venedik havası oluşturmuş. Nitekim kasaba bunu turizm fırsatına çevirmek için kanalda gondol turları bile başlatmış. Şehre gelen turistlerin en çok fotoğraf çekindiği, şehrin en fotojenik bölgesi bu kanal çevresindeki evler.
Colmar çevresinde görülmesi gereken yerler
Colmar gezisi sırasında görülmesi gereken yerler kasabanın içi ile sınırlı değil. Çevrede de birçok güzel köy var. Colmar’ın en güzel köyleri keşfedilmeyi bekliyor. Ben de bu geziye çıkarken bazı hedef köyler belirleyerek yola çıktım. Bu arada Colmar ve çevresinde toplu taşıma ile gezmek için Fluo uygulamasını indirmenizi öneririm. Bölgenin toplu taşıma bilgi uygulaması. Gideceğiniz yerler arasındaki otobüs ve tren seferlerine dair bilgiler veriyor.
Eguisheim
Bu köylerin başında Eguisheim geliyordu. Colmar’a en yakın köylerden biri. Üstelik de en güzellerden biri olarak da bahsediliyor. Kuruluşu 740 yılına dayanan bu köy Colmar’a 7 km uzaklıkta. Buraya Colmar’dan pazar hariç her gün otobüs var. Ama cumartesi günleri oradan Colmar’a dönüş otobüsü yok. Benim gibi cuma akşamı bunu öğrenince Eguisheim gezinizi başka zamana ertelemek zorunda kalabiliyorsunuz.
Riquewihr
Cumartesi sabah Colmar tren istasyonu önünden kalkan otobüslerle Riquewihr ve Ribeauvillé’ye gitmeye karar verdim. Bu ikisine de aynı 108 nolu otobüs ile gidebiliyorsunuz. Gidiş dönüş bilet alırsanız gün boyu bu hatta biletinizi kullanabiliyorsunuz. Yaklaşık yarım saat gibi bir sürede Riquewihr’e geldik.
Burası Orta Çağ’dan kalma bir köy. Her ne kadar şehir statüsü almış olsa da gezince göreceksiniz bir ucundan diğer ucuna gitmeniz 5 dakikayı geçmiyor. Etrafı surlarla çevrili oldukça şirin bir köy ama ocak ayında gerçekten de hayalet gibi. Nisan sonrası sanırım dışarıda kafeler masa atmaya başlıyormuş. Ben gezerken sokaklarda benin gibi fotoğraf çeken turistler dışında kimse yoktu. İçerisi çok güzel şirin ama 1 saatten sonra sıkılıyorsunuz.
Ribeauvillé
Riquewihr’de yeterince gezdikten sonra 1 saat sonra gelen otobüs ile Ribeauvillé’ye gittim. Alzas bölgesinin en eski köylerinden biri olan Ribeauvillé yaklaşık 5 bin nüfuslu şirin bir yer. Burası Riquewihr’e göre biraz daha büyükçe. Açıkçası ben burada Riquewihr’e göre çok daha fazla zaman geçirdim. Burasının da merkezi aslında 1 saatte rahatlıkla gezilebilir. Burası da kışın haftasonu biraz ölü gibi. Ama burayı biraz farklı kılan tepe bölgesinde yer alan 3 adet tarihi şatosu.
Bu 3 şatodan ilk karşınıza çıkan 11. yy.’da inşa edilen Saint Ulrich Şatosu. Yukarı çıkarken hep burayı görüyorsunuz. Ama buraya ulaşmanız en az 1 1 buçuk saati buluyor. Buranın karşısında Giersberg Şatosu manzarası karşınıza çıkıyor. Burası da 13. yy’da Ribeaupierre Lordları tarafından inşa edilmiş ve Stein (Kaya) Şatosu adını vermişler. Kaya üzerine inşa edildiği için olsa gerek 🙂 Sonra şato Giersberg Şövalyeleri’ne verilmiş ve bugünkü adını almış. Buraya gidiyorum diye bir yola koyuldum. Sonra kendimi yarım saatlik bir yol sonunda en tepedeki Haut Ribeaupierre Şatosu karşısında buldum. Burası 12. yy’da inşa edilmiş.
Buradan geldiğim yola göre daha kolay bir yoldan Ribeauvillé’ye bir iniş buldum. Ama bu yol da yaklaşık 30-40 dakika sürdü. Bu uzun yürüyüşün sonlarına doğru bacaklarım bitmişti. Ama buraya kadar gelmişken bu manzarayı da görmemek olmazdı. Buradan otobüs ile Colmar’a doğru yola koyuldum.
Haut-Koenigsbourg Şatosu
Colmar gezisi öncesi araştırmalarımı yaparken keşfettiğim ve muhakkak görmeliyim diye listemin en başına yazdığım yerlerden biri idi bu şato. Tam olarak ne zaman yapıldığı bilinmiyor ama bu şahane yapı kayıtlara 1140 yılında geçmiş. 1919 yılında Versailles Antlaşması ile Fransa topraklarına dahil olmuş. 1993 yılında restore edilmiş ve ulusal sit alanı ilan edilmiş.
Burayı ziyaret etmek için Colmar’dan Strasbourg yönündeki trenlerle Selestat’a gitmeniz ve buradan kalkan shuttle’larla kaleye çıkmanız gerekiyor. Shuttle ücreti yaklaşık 2,5 euro. Yalnız şöyle bir durum var, nisan ayına kadar shuttle hizmeti yok. Eğer araç kiralamadıysanız buraya toplu taşıma mevcut değil. taksi ile de 45-50 Euro’dan ucuza gitme şansınız yok. Bu bilgiyi turizm ofisinden almam gerçekten üzücü bir gelişme idi. Maalesef bu şato bir sonraki gezime kaldı.
Bu arada Selestat, Kaysersberg, Obernai bölgede gezilebilecek diğer köyler olarak dikkat çekiyor. Benim gibi Ribeauvillé’de şato gezmeyecekler bu köyleri de araya sıkıştırabilir.
Colmar’da nerede ne yenir ne içilir?
Söz konusu yeme içme olunca Fransa beni belli şeyler dışında çok da cezbeden bir yer değil. Ben eski Osmanlı hinterlandındaki yerlerin yemeklerini daha çok beğeniyorum. Bu coğrafya dışında kalan yerlerde ise gastronomi her zaman birinci önceliğim olmuyor. Öte yandan bu Fransa ve Colmar’ın gastronomi anlamında kötü bir yer olduğu anlamına gelmesin. Tam tersine tüm dünyaya Michelin yıldızlı restoran konseptini kabul ettiren millettir Fransızlar. Colmar ve çevresi de Michelin yıldızlı mekanlar anlamında oldukça zengin. Yolda hangi restorana baksam bir dönem Michelin yıldızı almış ya da şuan Michelin yıldızı var çıkıyor.
La Petite Venice (Küçük Venedik) bölgesinde ben de ilk bakışta birkaç tanesine denk geldim. Version Originale 68 ve Jean Yves Schillinger, Wistub, Petite Venise Restaurant ilk sayabildiklerim. Maison de Tetes içindeki Gault Millau yine 2017 yılında Michelin yıldızı almış bir restoran. Atelier de Peintre (Ressamın atölyesi), L’Epucurien, La Maison de Tetes Brasserie, Le Quai 21, Girardin Gastronomique, Maison Rouge, Aux Trois Poissons bu ufak kasabadaki diğer Michelin yıldızlı restoranlar.
Fransız peynirleri ve unlu mamulleri
Tabi benim gibi tek başınıza geziyorsanız, bu lüks deneyimleri başka zamana öteliyorsunuz. Ayrıca daha önceki Michelin yıldızlı restoran deneyimlerim de bu konseptin pek de benlik olmadığı konusunda beni ikna etti. Benim Fransa gastronomisinde sevdiğim ise peynir ve fırın kültürü. Fransa’ya her gidişimde marketten güzel bir peynir alışverişi yaparım. Özellikle Soignon markalı keçi peyniri (diğerleri de fena değil ama bu favori markam), rokfor peyniri favorilerim. Marketten en az 4-5 çeşit peynir alırım.
Fransa’nın fırıncılık tarafı da oldukça başarılıdır. Fransa’da yediğim croissant’ların kalitesini İstanbul’da hatta dünyanın birçok farklı ülkesinde de kolaylıkla bulamadım. Yine croissant‘ın çikolatası diye de tanımlayabileceğim ama biraz farklı olan pain au chocolat da Fransız kahvaltılarının vazgeçilmezidir. Ayrıca söz konusu Colmar ve çevresi olunca bu ikiliye bir de Almanlar’dan bildiğimiz bretzel de giriyor. Birçok fırında asılı bretzeller alsana beni diye sesleniyor. Tabi Fransız fırıncılığı denildiğinde ilk akla gelen uzun ince baget ekmeklerdir. Fransız fırınlarından bizim fırınlar kadar çok çeşit yoktur ama açıkçası olan çeşitler genel olarak iyidir. Colmar’da favori fırınım Paul idi. Burada da şubeleri olan ve görece pahalı olan Paul Colmar’da diğer fırınlardan çok da farklı fiyatlarda değildi.
Colmar’da en sevdiğim şeylerden biri de Türkiye’de çok pahalıya satılan Perrier ve St Pellegrino marka kaliteli sodaların orada ucuz olması idi. Su olarak tatil boyunca ikisini tercih ettim.
Colmar gece hayatı
Bu küçük kasabanın çok deli dolu geceleri oluyor demek isterdim ancak maalesef gece hayatı diye bir şey yok. Popülasyon olarak da zaten daha çok orta ve üstü yaş kitlesi yaşadığı Colmar’da geceleri Netflix abonesi iseniz güzel geçebilir. Önerim gündüz gezebildiğiniz kadar gezip geceleri de dinlenmek olur.
Bu yazılar da ilginizi çekebilir
Strasbourg Gezi Rehberi |1 Günde Gezilecek Yerler
Colmar Gezi Rehberi : Fransa’da Rüya Gibi Bir Kasaba