Pandemi süreci bize birçok şeyin değerini yeniden öğretti. Sağlık, sağlıklı beslenme, doğanın öneminin farkına vardık. Tabi Türkiye‘de bazıları pandemi öncesinde de bu kavramların farkındaydı. Özellikle de Kuzguncuk ahalisi. Kuzguncuk Bostanı, pandemi öncesinde de Kuzguncuklular’ın nefes aldıkları, kolektif bir bostandı.
İstanbul‘un Anadolu yakasında Üsküdar’ın yanı başında yer alan Kuzguncuk semti pandemi öncesinin popüler yerlerindendi. Ben size bugün Kuzguncuk’ta nerede ne yenir ne içilir, Kuzguncuk’ta görülmesi gereken yerler gibi birçoğunuzun bildiği şeyleri anlatmayacağım. Yıllardır gitmeme rağmen çok geç keşfettiğim Kuzguncuk Bostanı hakkında bilgiler vereceğim.
instagram hesabımı takip edin –> @cokgezenadam
Hafta sonu İstanbul’da yapılacak şeyler önerisi olarak bize bostan mı öneriyorsun diyenleri duyar gibiyim. Kuzguncuk Bostanı ya da diğer adı ile İlya’nın Bostanı öyle sizin bildiğiniz bostanlardan değil. Burasıı Kuzguncuk halkının nefes aldığı, sosyalleştiği, akşamlar sinema izledikleri, özel günlerini kutladıkları bir yaşam alanı.
Ayn zamanda da İstanbul’un içinde son kalan bostanlardan biri. İçinde huzur bulduğunuz şahane bir mesire alanı ama mangal kokuları yok. Çünkü burası öyle piknik yapıp çöpleri ortada bırakabileceğiniz bir mesire alanı değil. İstanbul içindeki nadir “huzur spot” diye bileceğim yerlerden biri.
Kuzguncuk Bostanı (İlya’nın Bostanı) hikayesi
Burasının hikayesinin 700 yıl önceye dayandığı da söyleniyor ama tabi Türkiye’de efsane çok. Bilinen en yakın hikayeye göre ise burası Kuzguncuk’ta yaşayan Rumlardan olan İlya adlı bir teyzeye aitmiş. O ölünce varisi de olmayınca buraya çökmeye kalkan da çok olmuş ama Kuzguncuk halkı buranın betonlaşmasına her seferinde engel olmayı başarmış.
Kimi zaman hastane yapacağız demişler, kimi zaman okul. Ama her seferinde “bostanımızı betonlaştırmayız” demişler. En son Üsküdar Belediyesi burayı kiralamış. Bunun üzerine Kuzguncuklular Derneği üyeleri Üsküdar Belediyesi’ni ziyaret edip onlara Kuzguncuk Bostanı Projesi’ni sunmuş. Belediye Başkanı da bu projeyi kabul edince 2015 yılında 16,5 dönümlük bostan Kuzguncuklular’ın ve tüm İstanbullular’ın ziyaretine açılmış.
Bostan 115 ayrı parsele bölünmüş ve bunun 50 parseli Kuzguncuk halkının kullanımına ayrılmış. Bu parseli kimin ekeceği o yıl çekilen kura ile belirleniyormuş. Geri kalan parseller de okul ve bilgi evlerine veriliyormuş. Bostan alanı etrafına yürüyüş yolları da yapılmış. Ben burada iken bostan içinde yürüyüş yapanlar da vardı, ekim yapanlar da.
Bostanın yanında da çocukların oynadığı ailelerin sosyalleştiği bir alan söz var. Kuzguncuk Bostanı’nda bazı geceler de açık hava sineması gösterimi oluyormuş. Film izlemek için kendi sandalyenizi alıp boş bir yere geçmeniz yeterli.
Açıkçası Kuzguncuk Bostanı yanı başında duran ahşap evlere ise ayrıca aşık oldum. İnsan keşke benim olsa diyor. Tabi burayı yazdığım için bana kızanlar da olacak. Neden yazıyorsun bırak da gizli kalsın da insanlar burayı mahvetmesin diyecektir. Açıkçası burası her zaman inşaat riski ile karşı karşıya.
Burası unutulduğu anda rant peşinde her yeri betonlaştıranlara heba edilebilir. Böyle bir cennet var ve son 30 yıldır Kuzguncuk halkı burası betonlaşmasın diye direniyor. Bilelim ve bu İstanbul’un nadir yeşilliklerinden biri de betona yenilmesin.
Kuzguncuk Bostanı’na nasıl gidilir?
İyi hoş söylüyorsun ama Kuzguncuk’a nasıl gidilir? Kuzguncuk herhalde İstanbul’un en kolay ulaşılabilen noktalarından. Marmaray ya da vapur ile Üsküdar’a geldikten sonra bir otobüs ile beş dakikada Kuzguncuk’a ulaşmak mümkün.
Metrobüs ile gelenler için ise Boğaz Köprüsü üzerindeki durakta inip aşağıya biraz yürürseniz Kuzguncuk’tan geçen otobüsler oluyor. Sadece 2 durak sonra Kuzguncuk’tasınız.
Kuzguncuk’ta nerede ne yenir ne içilir?
Açıkçası Kuzguncuk çok küçük bir semt olsa da çok sayıda kafe ve restoran var. Bunların birçoğu son zamanlarda açılmış. Nail Kitabevi, Çikolatacı Aziz Bey, Kuzguncuk Balıkçısı, İsmet Baba, Metet denince ilk aklıma gelenler.
Ben özellikle Kuzguncuk sahilindeki Kuzguncuk Çınaraltı Kahvesi‘ni çok beğeniyorum. Buranın hem manzarası şahane hem de Türk kahvesi İstanbul’da en beğendiklerimden biri. Onun karşısındaki Dilim Pastanesi ise dondurması ile bilinen bir adres.
İstanbul’da böyle doğal güzelliği olan bir yerin olduğundan haberdar değildim.
Memleket isterim
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;
Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.
Memleket isterim
Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun;
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.
Memleket isterim
Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.
Memleket isterim
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa bir şikâyet ölümden olsun.