Konya, Türkiye‘nin yüz ölçümü olarak en büyük, nüfus olarak ise 7. şehri. Konya’ya hiçbir şey için olmasa sırf Mevlana çağırdı diye bile gidilir. Ben ise kardeşimin askerlik görevini bahane edip İç Anadolu‘nun bu güzel şehrini gezme fırsatı yakaladım. Kardeşimin çarşı izninde 2 gün boyunca Konya’da gezilecek yerler, Konya’nın meşhur yemeklerini keşfettik. Tabi bu süreçte benim de usta birliğinden Konyalı arkadaşım Mücahid’in de ekstra katkılarını da unutmak olmaz.
Özellikle Mevlana’nın anıldığı Şeb-i Arus zamanında yoğun ziyaretçi akınına uğrayan Konya, Halkalı Pendik hattının devreye girmesi ile çok daha kolay erişilebilir hal alacak. Şuan bile hafta sonu kaçamak yerleri listenize koyabileceğiniz bir şehir. Hem gezilecek yerler hem de Konya mutfağı açısından şehir hafta sonu gezmeye değer bir yer. Ben de iki günlük Konya gezimde toparladığım Konya’da nerede ne yenir, Konya’da görülmesi gereken yerler, Konya’da alışveriş ve Konya’ya nasıl gidilir gibi birçok bilgiyi içeren Konya gezi notlarımı paylaşıyorum. Bundan sonra top sizde. Gezen gezer, gezmeyen evde kalır 🙂
instagram hesabımı takip edin –>@cokgezenadam
Konya Hakkında Bilinmesi Gerekenler
40 bin 838 km karelik yüz ölçümü ile Türkiye’nin en büyük şehri olmasının yanı sıra birçok ülkeden de büyük bir alana sahip. Örneğin Lüksemburg‘un 16, San Marino‘nun 65, Liechtenstein‘ın 25 katı yüzölçümüne sahip. Haritada Ankara ve Eskişehir‘in hemen altında, Antalya‘nın da üstünde konumlanan Konya bu açından da oldukça şanslı bir şehir. Şehirde yaklaşık 3 milyon kişi yaşıyor. İç Anadolu Bölgesi’nde olduğu için karasal iklim söz konusu. Yani kışın soğuğu sağlam acıtır. Şehrin tarihi bundan 9 bin yıl öncesine kadar dayanıyor. M.Ö. 7 bin yılında kurulan Çatalhöyük, hem Konya’nın hem de Türkiye’nin en köklü kültür hazinelerinden biri.
Şehrin tarihi bu kadar geriye gidince, Roma İmparatorluğu’ndan Hititler’e, Persler’den Büyük İskender’in Makedonyası’na kadar birçok medeniyet Konya’da hüküm sürmüş. Türkler’in Malazgirt’ten Anadolu’ya toplu giriş yapması ile şehir Türkler’in de ilgi alanına girmiş. 1074’te kurulan Anadolu Selçuklu başkenti İznik’i kaybedince Konya başkent olmuş. İşte o dönem belki de Konya’nın parladığı yıllar olmuş. Alaeddin Keykubat şehre bugüne kadar kalan çok önemli yapılar kazandırmış. Şehre kazandırılan fiziki yapıların yanı sıra asıl önemlisi şehir alimler için de bir cazibe merkezi olmuş. İlmi ve eserleri ile dönemleri aşan Mevlana Celaleddin-i Rumi ve fıkraları ile tanıdığımız Nasreddin Hoca o dönem şehre yerleşen alimlerin en bilinenleri.
Şehrin adının ise ikon kelimesinden geldiği söyleniyor. Zamanında şehre musallat olan bir canavarı öldüren kahramanın heykelini yapıyorlar. Buna da “İkonian” diyorlar. Roma döneminde konan bu ad zamanla birçok evrim geçirerek bugünkü Konya adını almış.
Konya ve Mevlana
“Gel, gel, ne olursan ol yine gel,
İster kafir, ister mecusi,
İster puta tapan ol yine gel, ,
Bizim dergahımız, ümitsizlik dergahı değildir,
Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel…
Şu toprağa sevgiden başka bir tohum ekmeyiz,
Şu tertemiz tarlaya sevgiden başka bir tohum ekmeyiz biz…
Beri gel, beri ! Daha da beri ! Niceye şu yol vuruculuk ?
Mademki sen bensin, ben de senim, niceye şu senlik benlik…
Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde aramayınız!
Bizim mezarımız âriflerin gönüllerindedir.”
(Dipnot: Bu şiirin Mevlana’nın değil Ebu Said-i Ebu’l-Hayr’a ait olduğu da söylenir. Ancak onun felsefesini çok da güzel açıklar.)
Konya denince ilk akla gelen Mevlana oluyor. Büyük alimin aslında bu lakabı. Asıl adı Muhammed Celaleddin. Mevlana efendi demek, Rumi de Anadolu. Bu iki lakap nedeniyle daha çok Mevlana Celaleddin-i Rumi olarak biliniyor. Kendisi 1207 yılında Afganistan’ın kuzeyinde Horasan bölgesindeki Belh şehrinde doğmuş. Sonra birçok şehirde yaşamış ancak en uzun süre yaşadığı şehir olan Konya ile özdeşlemiş.
Şeb-i Arus Törenleri Nedir ve Ne Zaman Kutlanır?
Mevlana ve Konya denince akla gelen bir diğer şey ise Şeb-i Arus oluyor. Aralık ayında bu davete sırf Türkiye’den değil tüm dünyadan akın akın insanlar icabet ediyor ve Şeb-i Arus Töreni’ne katılıyorlar.
Şeb-i Arus aslında Farsça bir kelime olup düğün gecesi anlamına geliyor. Tam olarak 17 Aralık gecesinde Mevlana Celaleddin-i Rumi‘nin ölümünü simgeliyor. İnsan sormadan edemiyor: “Böyle büyük bir zatın ölümü nasıl düğün ile ifade edilip kutlanır?” Ancak sonra öğreniyorum ki Mevlana Hazretleri ölümü Rabb’ine (yani sevgiliye) kavuşma gecesi olarak gördüğü için bu geceye Şeb-i Arus (Düğün Gecesi) adını vermiş. Onun ölümüne denk gelen haftalarda da Konya’da Şeb-i Arus Törenleri gerçekleştiriliyor.
Konya’da Gezilecek Yerler ( Konya Tarihi Yerler)
Şehirde gezilmesi gereken yerlerin birçoğu Anadolu Selçuklu dönemine ait. Alaeddin Keykubat’ın şehrin bugününde büyük emeği olmuş.
1) Mevlana Türbesi
Mevlana Türbesi’ne giriş için bilet almanız gerekiyor. Öğrencilere ücretsiz. Ancak biz gittiğimizde yetişkinlerden istenen ücret 5 TL idi. Tabi bu rakam şimdi kalkmış diye okuyorum. Zaten benim önerim bol müze gezeceğiniz bir gezi öncesi bir Müze Kart alın. Hatta gezmeye çıkmadan önce de alın. Hafta sonları da kullanırsınız. Hele de İstanbul‘da yaşıyorsanız. Mevlana Türbesi’nin bulunduğu alan aslında bir külliye. Külliyenin avlusundaki ufak odaların her birinde görülmeye değer eserler var. Türbenin içinde ise fotoğraf çekmek yasak.
Türbeden çıkar çıkmaz ise sizi II. Selim’in Konya şehzadeliği döneminde yapıl Yavuz Sultan Selim Camii karşılıyor. Bu camii ben ziyaret ettiğimde ibadete açıktı ancak içinde ciddi bir tadilat çalışması vardı. Sanırım şimdiye bitmiştir çalışmalar.
2) Şems-i Terbizi Türbesi
Buraya kadar gelip de Mevlana’nın hayatında çok önemli bir yere sahip olan Şems-i Tebrizi‘nin türbesini ziyaret etmemek olmaz. Zaten Mevlana Türbesi ile aralarındaki mesafe de yürüyerek 5 dakika.
Türbe, Şerafettin Camii kuzeyinde eskiden mezarlık olan Şems parkı içinde yer alıyor. İlk yapının 13. yüzyılda yapıldığı tahmin edilse de bugünkü yapı 1510 yılında Abdürrezakoğlu Emir İshak Bey tarafından mescidle birlikte elden geçirilmiş ve genişletilmiştir. Türbenin bahçesinde ayrıca İshak Bey Türbesi de yer alıyor.
3) Şerafettin Camii
Mevlana Türbesi’nden Şems-i Tebrizi Türbesi’ne giderken Şerafettin Camii tüm haşmeti ile sizi karşılıyor. Hükümet konağının güney cephesinde yer alan camii ilk defa XII. Yüzyılda Şeyh Şerafettin tarafından yaptırılmış. 1336 yılında ise tamamen yıktırılarak Çavuş oğlu Mehmet Bey tarafından inşa ettirilmiş. Caminin dışı kadar içi de oldukça güzel. Klasik bir Osmanlı mimarisi. Şerafettin Camii avlusunda yer alan polis karakolu da mimarisi ile ortama kamufle olmuş gibi duruyor.
4) İplikçi Camii
Şemsettin Camii’nin tam karşısında yer alan İplikçi Camii de şehrin önemli tarihi camilerinden biri. Şemsettin Altınoba tarafından 1201 yılında yaptırılmış, Somuncu Ebubekir tarafından da 1332’de genişletilmiş. Camii İplikçiler Çarşısında yer aldığı için de İplikçi Camii adını almış.
İplikçi Camii tam bir Selçuklu mimarisi ürünü. Selçuklu döneminde yapılan camiilerin çoğunda olduğu gibi İplikçi Camii de dikdörtgen bir mimariye sahip. Bu mimari anlayışının nedeni ise İslam dininde ön safta namaz kılma sevabı yüksek olduğu için camiilerin ön safları geniş olacak şekilde tasarlanıyormuş.
5) Aziziye Camii
Konya çarşısı ortasında yer alan Aziziye Camii, mimarisi ile beni en çok etkileyen camii oldu. Muntazam kesme Gödene taşı ile yapılan camii Osmanlı’nın son dönemi eserleri arasında yerini alıyor. Burada aslında 1671-76 yılları arasında Şeyh Ahmed tarafından yaptırılan başka bir camii vardı. Ancak bu camii yanınca 1867 yılında Sultan Abdülaziz’in annesi Pertevnihal adına bugünkü Aziziye Camii yapılır. Camii Türk Baroku uslubundadır.
Altı mermer sütuna oturan üç kubbeli son cemaat yerinin iki ucunda kaideleri sadirvanli iki minaresi dikkat çekiyor. Beni de özellikle farklı minareleri etkiledi.
Restorasyondan yeni çıkmış olan Aziziye Camii’nin dış mimarisi kadar iç mimarisi de dikkat çekiyor. Barok üslup caminin içinde de hissediliyor. Bu açıdan İstanbul’un boğaz hattındaki Camii’lerin iç mimarisine benziyor.
6) Alaeddin Camii
1220 yılında Anadolu Selçuklu Devleti sultanı I. Alaeddin Keykubat tarafından aynı adı taşıyan tepe üzerine kurulan camii, tipik bir Selçuklu eseri. Yine dikdörtgen mimarisi ile ön saf sevabı düşünülmüş. Ancak Camii etrafında evler olmadığı için bayram ve cumalar dışına vakit namazlarına ön saflarda yer bulmak çok da zor olmuyor. Camii içindeki mihrabın ahşap işçiliği ise görülmeye değer.
7) Ateşbaz Veli Türbesi
Mevlana’nın aşçısı olan Ateşbaz Veli’nin asıl ismi Şerafeddin Yusuf. Kendisi ile ilgili pek çok hikaye anlatılıyor. Bunlardan birisi şöyle: Bir gün, dergahın mutfağında yemek pişirmek için odun kalmamıştır. Dergahın aşçısı olan Ateşbaz Veli, durumu Mevlana’ya bildirince “Odun kalmadıysa ayaklarını kazanın altına sok da yemeği onunla pişir.” der. Ateşbaz emre uyar. Mutfağa gider, ayaklarını kazanın altına sokar ve parmak uçlarından çıkan ateşle yemeği pişirir. Büyükler arasında açık keramet göstermek hoş karşılanmadığından Mevlana, Veli’yi men etmiştir ve ismi Ateşbaz olarak anılmıştır.
Ateşbaz Veli Türbesi, Yeni Meram Yolu’nda Konya Eğitim ve Araştırma Hastanesi güneydoğusunda yer alıyor. Orada zaten kime sorsanız türbeyi size gösteriyor.
Konya’nın Meşhur Yemekleri (Nerede Ne Yenir?)
Burası cami ve türbelerinin yanında yemekleri ile de meşhur bir şehrimiz. Konya denince ilk akla gelen yemekler ise etli ekmek, Konya tiridi ve fırın kebap oluyor. Bu lezzetleri iki gün içerisinde olabildiğince tatmaya çalıştım. Araştırmalarım ve tadımlarım sonrasında önereceğim yerler şöyle:
1 ) Bolu Lokantası
Şehirde etli ekmek nerede yenir diye bir Konyalı’ya sorduğunuzda genellikle size önerdikleri yer Bolu Lokantası oluyor. Her ne kadar adı Bolu Restoranı olsa da burası bir etli ekmek yapan restoran. Mevlana yakınlarında olmasına karşın turistlerden çok Konyalıların tercih ettiği bir restoran. 3 çeşit etli ekmek yapıyor:
- Etli ekmek (kıymalı)
- Mevlana (peynirli etli ekmek)
- Peynirli pide.
Meşhur bıçak arası (parça etten yapılan etli ekmek) burada yok. Bir etli ekmeğin fiyatı 8 TL idi. Şimdi 16-17 TL seviyelerindendir. 2014 yılından bugüne ikiye katlanmış fiyatlar.
2) Havzan Etli Ekmek
Havzan etli ekmek şehrin en önemli etli ekmek zinciri. Konyalılar’dan çok turistlerin tercihi. Ancak ikisinde de etli ekmek yemiş biri olarak ben Havzan’i tercih ederim. Bolu Lokantası’na göre daha ince çıtır bir hamura etli ekmek yapıyor. Buranın lezzeti benim damak tadıma çok daha uygundu. Ayrıca burada bıçak arası da bulabiliyorsunuz. Benim için her zaman et iyidir kıyma 🙂 Ayrıca burada etli ekmek yanına salata da ikram ediliyor ve fiyatı da toplamda 7 TL idi. Şimdi sitesinde 13 TL bıçak arası ise 15 TL olarak gözüküyor.
3) Mithat Tirit
Aziziye Camii yakınlarında, çarşı içinde yer alan Mithat Tirit, Konya Tirit’ini Konya’da en iyi yiyebileceğiniz adreslerden biri. Konya Tirit’i Kastamonu Tirit’inden farklı. Daha çok köfteli ve ot ve baharatlı İskender’i anımsatıyor.
Bol da tereyağ ile servis ediliyor. Oldukça lezzetli ama bir o kadar da ağır bir yemek. Bir porsiyonunun fiyatı 17 TL idi. Şimdi (2019) 22 TL olmuş. Etli ekmeklerle aynı oranda arttıysa fiyatlar vay halinize. Ama bir kereye mahsus paraya kıyılır. Yemeden döneni evde döverler 🙂
4) Hacı Şükrü
Fırın kebap dediğinizde bir Konyalı’ya sorduğunuzda size ilk söyledikleri adres asırlık fırın kebapçı Hacı Şükrü oluyor. 1907 yılından beri fırın kebap yapan Hacı Şükrü, dışında bir de Vedat Milor’un favorisi Ali Baba var. O Mevlana yakınlarında yer alıyor. Vedat Milor, böyle bir kuzuyu sadece bir de İspanya’da bir köyde yedim demişti. Açıkçası benim yeterli vaktim olmadığı için iki restoranın da fırın kebabını tadıp fikrimi söyleme şansım olmadı. İkisinde de bir porsiyon fırın kebabı 18 TL idi. Şimdi 25-30 TL’den aşağı değildir.
5) Seyr-i Kahve
Konya’da gezip görülmesi gereken yerlerden biri de Meram Bağları. Burayı gezdikten sonra da tepeden şehrin manzarasını izlemek için Seyr-i Kafe’ye gittik.
Konyalı asker arkadaşım Mücahit, sağolsun Konya’nın açıkhavada en güzel manzarasına karşı çay nerede içilir gösterdi bana. Ayrıca Konya Meram Yolu üzerinde İstanbul’daki lüks kafeler gibi kafeler de bulmanız mümkün.
Konya’da Alışveriş
Şehirde Mevlana çevresindeki tarihi çarşı ya da Zafer Meydan’ında alışveriş için uygun yerler var. Ayrıca siz AVM arıyorsanız. İki büyük alternatifiniz var.
1) Kule Site
Konya’nın en uzun yapısının bulunduğu bu alışveriş merkezi İstanbul’dan gelenler için pek de çekici bir yer sayılmaz. Ancak tepesindeki restoran değişik bir deneyim için denenebilir. Döner restoran konseptinin olduğu bu restoranda yemepğe başladığınız yer ile yemeği bitirdiğiniz yer aynı olmuyor. Yemek boyunca restoran dönüyor.
2) Kent Plaza
Kent Plaza şehrin en modern alışveriş merkezi. Birçok markayı burada bulabiliyorsunuz. Şehrin İstinyepark’ı denebilir. Birçok lüks marka bu AVM’de yerini almış.
Konya’da Şehiriçi Ulaşım İmkanları
Şehir merkezinde birçok yer yürüme mesafesinde. Tabi gün içerisinde adım sayar kullanan biri olarak ortalama 15 km civarı yürüdüğümüzün altını çizeyim. Ben yürümem diyenler için minibüs ve otobüsler var. Özellikle eski Mercedes otobüsler oldukça nostaljik bir hava katıyor şehre.
Şehrin bir diğer ulaşım aracı da tramvay. Nostaljik tramvayların yanında yeni tramvaylar beraber hizmet veriyor.
Konya Otelleri (Konya’da Nerede Kaldım?)
Ben hem merkezi hem de 4 yıldız olduğu için Bera Otel’de kaldım. Kombassan Holding’in şehirdeki 2 otelinden biri. Şehir merkezindeki otel, Mevlana’da yer alan otele göre daha yeni. Otelde kalan profil daha çok iş adamları. Oda kalitesi ve çalışanların ilgilenme düzeyleri de 5 yıldızlı otelleri aratmıyor. Otelin eksiklerine gelince kahvaltı konusunda hassas biri olarak, çeşit bol olsa da, çeşitlerin kalitesi pek de iyi değil. Ayrıca birçok 4 ve 5 yıldızlı otelde istediğiniz takdirde size kahvaltıda omlet hazırlanır. Burada bu da yok. Ayrıca otel görevlilerinin ulaşım yönlendirmeleri pek iyi değil. Örneğin Havaş’a giden araçların nereden geçtiği konusunda faydalı bilgi alamadım.
Konya’ya Nasıl Gidilir?
İstanbul’dan Konya’ya otobüs ile gitmek 11 saat sürüyor. Bu da otobüsü cazip bir ulaşım aracı olmaktan çıkarıyor. Ben Sabiha Gökçen’den Pegasus ile 180 TL’ye gidiş dönüş uçak biletini uçuşumdan 2 hafta önce bulabilmiştim. Atatürk Havalimanı’ndan ucuz bilet bulmak ise pek mümkün olmuyordu. Bu yüzden Atatürk Havalimanı karşısında oturan biri olarak Sabiha Gökçen’i tercih etmek durumunda kalmıştım. Ancak bugünlerde uçak biletleri çok pahalı. Benim tavsiyem tren.
Pendik – Konya Hızlı Tren
Pendik’ten Konya’ya 4 buçuk saat gibi bir sürede ulaşabiliyorsunuz. Üstelik de bir bilet fiyatı 86 TL. Açıkçası havalimanına girdisi çıktısı felan derken aynı zaman geliyor. Üstelik de tren deneyimi için düşünülebilir. İstanbul Konya arasında günde üçer sefer düzenleniyor. İlk tren Konya’dan 7:30’da kalkıyor ve 11:46’da Konya’ya varıyor. Trenlerin kalkış ve varış saatleri şu şekilde:
İstanbul Pendik – Konya
07:30 – 11:46
12:10 – 16:26
18:25 – 22:41
Konya – İstanbul Pendik
07:00 – 11:14
12:50 – 17:04
17:40 – 21:54
Kilistra da Kapadokya’ya benzemesiyle ilgiyi hakediyor bence. Kilistra’yı merak edenler bu yazıyı okuyabillir:
http://livelovethank.com/kilistra-konyanin-kapadokyasi/