Londra’yı çok seven ve orayı çok gezen biri olarak başka bir şehirden kolay kolay etkilenmem. Özellikle Paris, Lizbon gibi favori şehirler beni tam anlamıyla tatmin etmez. Ancak bu durumun Milano için geçerli olmadığını dile getirmeliyim. Milano orada geçirdiğim çok kısa süre içerisinde beni kendine hayran bırakmayı başardı.
Bir şehirde ne ararsınız?
Şehir bir fotoğraf gibidir. Tarih, doğa ve insanı barındırır. Onu en etkili şekilde resmeden şehirler diğerlerinden ayrılır. Bu da bir kültür birikimi gerektirir. New York ve Dubai mesela… Ne kadar görkemli de olsa ülkenin Fast Food anlayışından kopmayı tam anlamıyla başaramaz. Sanki zamanla değil de kararla oluşan şehirlerdir bunlar. Milano ise farkını bu anlamda hemen hissettiriyor.
Dev tarihi binaların arasında, İtalya’nın sanat ve tasarım anlayışına dair zeki tasarımlara rastlıyorsunuz. Her adımda farklı bir detay sizi karşılıyor. O yüzden buraya bir kez daha gitmek istiyorsunuz. Milano, gezip de unutacağınız, yapılması gerekenler listesinden çıkartılmak için gidilmiş bir şehir değil.
Milano Keşfi İçin Ara Yollar
Alışveriş dolu caddelerin üzerinde gezerek fazla zaman kaybetmemenizi öneririm. Caddeler üzerinde bulunan markaların büyük çoğunluğu bir AVM kentine dönen İstanbul’da fazlasıyla var zaten. Bunun yerine ara sokaklara girip yolunuzu uzatmanız gerekiyor. Ardından işinde gücünde insanların koşturması, şehrin doğal dokusunu oluşturan hikayeler sizi bekliyor. Yorulduğunuz zaman kendinizi bu ara sokaklarda anne ve kızın işlettiği bir restoranda el yapımı lazanya yerken bulacaksınız.
Ardından bir futbol efsanesi Del Piero ve Brezilyalı Ronaldo’nun formalarını imzaladığı cafe’de kahve içmeyi unutmayın. Göreceksiniz ki sokak fotoğrafçılığı alanında harika malzeme sunan bir coğrafyadasınız. Dar vaktimde elimden geldiğince fotoğrafın sokak dalının keyfini çıkarmaya çalıştım. Sizin de benzer duygular yaşayacağınıza eminim.
Duomo Di Milano
Bir not da metro kullanımına… Her ne kadar metronun çok gelişmiş olduğunu söyleseler de gezilerde toplu taşımanın keşiflerinizin önüne geçmesine izin vermeyin. Tüm yolların merkeze doğru çıktığını ve büyük bir finalin adım adım yaklaştığını fark edeceksiniz. Karşınıza Duomo di Milano çıktığında dediğimi daha iyi anlayacaksınız. Milano’nun sembolü olarak kabul edilen bu katedral tam 500 yılda tamamlanmış. Piazza Del Duomo meydanında bulunan bina 11.700 m² yüzey alanı ve 440.000 m³’lük hacme ihtişam abidesi.
Monza Pisti
Formula 1 için davet edildiğim Milano’da yoğun program nedeniyle üç saat geçirebildim. İtalyan yarışseverlerin mabeti olarak kabul edilen Monza pisti kadar seyircinin de büyüleyici olduğunu belirtmeliyim.
Neredeyse beygir canavarı onlarca yarış otomobilinin sesini bastıran bir gürültü ve bilinçle takımlarını destekleyen taraftarların sadece sesinden bile yarışı takip etmeniz olası. Yüzlerce kişinin 10 dakika gibi kısa bir sürede trafiğe neden olmaksızın dağılması da organizasyon ve şehrin ne kadar planlı olduğunun göstergesi.
Yazar Hakkında: Berk İybar
FHM Genel Yayın Yönetmeni, Voyager Türkiye Yazı İşleri Müdürü
1982 dogumlu biri olarak Commodore ve Amiga ile tanışmış olmanın ayrıcalığını yaşamaktayım. Müzik ve edebiyatla yoğun geçen 90’larda fanzin üretimi yaparak yazı dünyasının büyüsüne kapıldım. Uzun bir suredir FHM ve Voyager dergilerinde çalışıyorum. Yeni yerlere gitmeyi ve sonunda Kadıköy’e dönmeyi seviyorum. Oyuncunun Günlüğü isimli kitabım 2010 senesinde çıktı. Yeni kitaplar yolda… O zamana kadar portal değil şarküteri tadında diye yola çıktığım www.oyuncunungunlugu.com’da görüşmek üzere
Mail: gaddarjoker@gmail.com
instagram @gaddarjoker
