Artan akaryakıt fiyatları Türk tüketicisinin elektrikli otomobillere karşı ilgisini doruğa çıkarmış durumda. Ancak Avrupa’da bu otomobillere en çok ilgi duyan Türk tüketicilere elektrikli otomobil satmak yine de çok kolay olmayacak. Önce fiyatların düşmesi sonra da menzillerin artması gerekiyor.

Opel’in hem elektrikli hem de benzinli motoru bir arada için de bulunduran modeli Opel Ampera

Son yıllarda hangi uluslar arası otomobil fuarına gitseniz stantlardaki prizlere takılmış otomobiller dikkatinizden kaçmıyor. Eskiden fuar alanlarında çok kısıtlı yer alan bu otomobillerin giderek fuarlardaki ağırlığı artıyor. Her ne kadar şimdilik yollardaki ağırlıkları bu nebze yüksek olmasa da. Üreticilerin büyük bir kısmı geleceğin otomobil pazarının elektrikli otomobiller üzerine dönüşeceği öngörüsü ile bu alanda ciddi yatırımlar yapıyor.

Yeni yeni de bazı modeller caddelerde yerini almaya başladı da. Peki, tüketiciler bu konuda ne düşünüyor? Avrupalı tüketiciler bu konuda oldukça pozitif. Bu otomobillere hem Avrupa’da hem de Türkiye’de ciddi bir ilgi var. Ancak bu ilginin ciddi satış adetlerine dönüşmesi için sektörün tüketicilerin taleplerine dikkat etmesi gerekiyor.


Türkiye’nin de içinde yer aldığı 10 Avrupa ülkesinde TEB Cetelem’in gerçekleştirdiği “Elektrikli Otomobiller” anketine göre Avrupalı sürücülerin yüzde 57’si elektrikli araçlara ilgi duyuyor ve yüzde 49’u bu araçları satın almaya hazır olduklarını ifade ediyor. TEB Cetelem Genel Müdürü Paul Milcent, Avrupa çapında elektrikli araçlara en büyük ilgiyi Türkler’in gösterdiğini ifade ediyor. Türk tüketicilerin yüzde 93’ü elektrikli araçlara ilgi gösterirken; yüzde 82’si de bu araçları satın almaya hazır olduklarını belirtiyor. Aslında Türkiye’de bu otomobillere olan ilginin diğer ülkelere göre bu denli yüksek olmasının nedeni ise Türk tüketicilerinin bu otomobillere bakış açılarında gizli. Türkiye dışındaki tüm ülkelerin tüketicileri için bu otomobillerin en önemli avantajı çevreci olması iken, Türkiye’de birincil avantaj olarak ekonomik olması gösteriliyor. Son yıllarda artan akaryakıt fiyatları Türk tüketicisini çok ciddi şekilde etkiliyor. Benzinin litre fiyatına bir vatandaş 2000 yılında ortalama 0,58 lira öderken şimdi 5 TL’den fazla ödüyor. Akaryakıt fiyatları son yıllarda enflasyondan da fazla yükselince Türkiye dünyanın en büyük LPG pazarına dönüştü. Bu açıdan tüketicilerin elektrikli otomobillere karşı duyduğu bu ilgi çok da şaşırtıcı değil.

Zaten otomobil firmalarının da Türkiye için beklentileri çok da tutucu değil. Renault Mais Genel Müdürü İbrahim Aybar, “Tahminimiz 10 yıl sonra 2020 mertebelerinde toplam satışların yüzde 10’unun elektrikli otomobiller olacağı yönünde. Ama genel tahminler farklı.

En son geçtiğimiz ay Frost & Sullivan’ın Türkiye için bir tahmin raporu yayınlandı. Orada deniyor ki, 2018 yılı itibari ile Türkiye’de elektrikli otomobiller 170 bin civarında olacak. Altı tane de markanın ürünleri satışta olacak diyorlar” diyor.
BMW’nin yeni elektrikli otomobili BMW i3 tamamen hafif fiber karbon malzemeden yapılmış 

Türk tüketicilerin bu ilgisine karşın Avrupa’da özellikle Almanya ve Fransa gibi bu otomobilleri üreten ülkelerde ilginin daha az olması ise şaşırtıcı. Bunun başlıca nedeni ise bu ülkelerde elektrikli modeller lanse edilmeye başlandı.

Bu konuda birçok marka reklamına da maruz kalıyorlar. Bu otomobillere daha aşinalar. Bu yüzden dolayı da bu otomobillerin yüksek maliyetlerinden haberdarlar. Ciddi bir ekonomik krizin yaşandığı Avrupa’da doğal olarak bu ülkelerin tüketicilerinin ilgisi de Türkiye ve Rusya gibi ülkelere göre daha düşük oluyor.


Öte yandan Türk tüketicilerin de bu ilgisi kayıtsız şartız değil. Öncelikle batarya fiyatları ve araçların kısa menzili gibi sorunlar aşılmalı. BNP Paribas Tüketici Finansmansı şirketi Cetelem Gözlem Sorumlusu Flavien Neuvy, “Batarya fiyatları otomobillerin fiyatını ikiye katlıyor. Avrupalıların yüzde 49’u elektrikli otomobil almak için içten yanmalı motorlara göre daha fazla bir bedeli ödemek istemiyorlar” diyor.

Ankete katılanların sadece yüzde 3’ü yüzde 30’un üstünde bir ekstra maliyeti ödemeye hazır olduklarını belirtiyor. Oysaki bu otomobillerin fiyatları konvansiyonel otomobillerin fiyatına kıyasla yüzde 30’un bile çok üstünde. Bazı markalar bu sorunun üstesinden gelebilmek için bataryaları kiralama yoluna gidiyorlar. Türkiye’de üretilen elektrikli Renault Fluence ZE de bu modellerden biri.

Renault böylelikle bu otomobili dizel Fluence fiyatına satabiliyor. Ancak bu otomobili satın alan kullanıcıların batarya için her ay Renault’ya belli bir kira bedeli ödemesi gerekiyor. Yapılan anketin sonucuna bakılırsa Avrupalı sürücüler bu çözümü de çok yeterli bulmuyor.

Avrupalıların yüzde 63’ü Türk sürücülerin ise yüzde 72’si böyle bir çözülmede ilgilenmiyor. Flavien Neuvy, “İnsanlar satın aldıkları otomobilin bataryasına neden kira vermesi gerektiğini anlamıyorlar” diyor.

Elektrikli otomobillere karşı duyulan ilginin satışa dönüşebilmesi için aşılması gereken bir diğer sorun ise menzil. Her ne kadar Avrupalılar otomobilleriyle günde ortalama 30 km yol yapıyor olsa da otomobillerinin menzilinin 250 km’nin üstünde olmasını istiyor.

100-150 km menzilli bir otomobil bir Avrupalı için yeterli. Ancak tatile gidecekleri zaman yolda kalmaktan korkuyorlar. Avrupalıların yüzde 55’i, Türklerin ise yüzde 61’i elektrikli otomobilleri menzilleri 250 km’nin üstünde olursa almayı düşündüklerini ifade ediyor.
Tüm bu parametreler dikkate alındığında elektrikli otomobillerin fuarlarda olduğu kadar geniş bir payı sokaklarda alması için çok uzun bir zamana ihtiyaç olduğu görülüyor.

Elektrikli otomobillerin yayılma hızında en önemli payı ise akaryakıt fiyatları ve petrol rezervlerinin durumu belirleyecek. “40 yıl önce dünyanın 40 yıllık petrol rezervi var deniyordu. Şimdi de dünyanın 40 yıllık petrol rezervi var deniyor.

Petrol çıkarma teknikleri her geçen gün gelişiyor. Yeni petrol yatakları keşfetmeye devam ettikçe tabii ki de elektrikli otomobillerin gelişimi yavaşlar” diyor Neuvy ama ekliyor: “Yıllar boyunca birçok kez elektrikli otomobil projesi üreticiler tarafından lanse edilip sonra durduruldu. Ancak bu sefer üreticiler önemli bir virajı döndüler”.

Bu virajın sonunda hedefe ulaşmaları için ise üreticilerin fiyat ve menzil sorununu kısa sürede aşmaları gerekiyor. Yoksa üreticilerin bu yaptıkları çalışmalar aynı 1890’lı yıllarda yapılan elektrikli otomobil çalışmaları gibi fuar alanlarından müze alanlarına taşınmak zorunda kalabilir.

Not: Bu yazı 29 Mayıs 2012 tarihinde kaleme alınmıştır. Bazı bilgiler bu yüzden güncelliğini kaybetmiş olabilir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz