Türkiye‘nin güneyinde Suriye ile Akdeniz arasında sıkışmış bir şehir desem, Hatay konum itibari ile gözünüzde canlanır diye tahmin ediyorum. Türkiye Cumhuriyeti’ne en son katılan şehir olarak da ayrı bir önemi var. Hem tarihi hem de gastronomisi ile görülmesi gereken şehirlerin başında geliyor. Ben de çeşitli vesilelerle Hatay’a daha önce uğradım. İlk seferim 2015 Aralık ayı idi. Askerliğimi yapmak için İskenderun Deniz Er Eğitim alayına teslim olmaya gelmiştim. 1 ay kaldım ama söz konusu acemi birliği olunca pek de buraları gezme imkanım olmadı. İkinci gelişim ise gazeteci olduğum dönemlerde Adana‘dan Halep’e araba ile geçerken Hatay Reyhanlı‘da bir yemek molası içindi. Ama ne yemek molası. Üçüncüsü de 2019 yılının Aralık ayının son haftasında bir hafta sonu kaçamağı idi.

Cuma akşam uçağı ile Hatay’a gelip pazar öğlen uçağı ile de İstanbul‘a geri döndüm bu yüzden sınırlı zamanda olabildiğince yer keşfetmeye çalıştım. 2 günde Hatay’da görülmesi gereken yerler, Antakya’da nerede ne yeni ne içilir ve Hatay’ın meşhur yemekleri neler keşfetmeye ve deneyimlemeye çalıştım. Tabi Hatay’da görülmesi gereken yerler listesindeki bazı yerleri de Mart ayı başında yapacağım geziye sakladım.

instagram hesabımı takip edin –> @cokgezenadam

Asi nehri

Hatay hakkında bilinmesi gerekenler

İlk başta Hatay ile Antakya arasındaki fark ile başlayalım isterseniz çünkü birçok insanın bu konuda kafası karışık. Hatay şehrin adı, Antakya ise Hatay’ın 15 ilçesinden biri ama şehrin merkezi ilçesi Antakya. Yani Hatay’a tatile gittiğinizde kalmanız gereken yer Antakya. Burası hem Türkiye’nin hem de dünyanın en eski yerleşim yerlerinden biri. Bölgede yapılan araştırmalarda Milattan Önce 100 binlere kadar dayanan bulgulara rastlanmış. Antakya, Mısır’daki İskenderiye ve Roma ile birlikte dünyanın en eski şehirleri arasında geçer.

Antakya’yı Büyük İskender’in komutanlarından Seleucus M.ö. 300’lü yıllarda inşa ettirir. Kente Seleucus’un babası Antiochus’un adı verilir. Roma hakimiyeti’ne geçene kadar da Seleucus Hanedanlığı’nın başkentidir. Daha sonrasında birçok medeniyetin hakimiyetine geçer. Yavuz Sultan zamanında Osmanlı toprağı olan Hatay 1. Dünya Savaşı sırasında İngilizler tarafından alınır ve Fransızlar’a verilir. 1938’de Türk ordusu tarafından geri alınan Hatay 1 sene kadar bağımsız bir devlet olduktan sonra Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlanarak Türkiye’nin bir şehri olur.

St Pierre Kilisesi

Hatay bugün 3 dinin bir arada yaşadığı hoşgörü ile tanınan ve bu 3 din için de önemli mabedlere sahip bir şehir. Örneğin dünyadaki ilk kilise olarak bilinen St Pierre Kilisesi Antakya’da yer alıyor. Bu dünyadaki ilk mağara kilise. Ayrıca Hıristiyan kelimesi de ilk defa Antakya’da kullanılıyor. Anadolu’da fetihlerden sonra İslamiyetin yayılması da Hatay üzerinden oluyor. Anadolu’daki ilk cami Habib-i Neccar Antakya’da bulunuyor.

Antakya hakkında ilginç bilgiler

Antakya ile ilgili ilginç bilgiler saymakla bitmiyor.

  • Dünyada ilk olimpiyat oyunları Roma İmparatorluğu zamanında burada gerçekleşmiş.
  • Dünyada sokak lambaları da ilk defa o zamanki adı ile Herod Caddesi, bugünkü adı ile Kurtuluş Caddesi’nde kullanılmış. Dünyada meşalelerle aydınlatılan ilk sütunlu cadde Antakya’daymış.
  • Türkiye’nin en uzun kumsallarının burada olduğu söyleniyor (12 km)
  • İstikamet olarak güneyden gelip kuzeye akan tek nehir olan Asi Nehri şehrin ilginç özelliklerinden bir diğeri

Hatay Antakya Gezi Notları

Bu kadar detay bilgi verdikten sonra Antakya gezi notlarıma döneyim. Bir yağmurlu cuma akşamı oldukça sıkıntılı bir koşuşturma sonrasında Sabiha Gökçen’deki Pegasus uçuşumu yakalamayı başarıp gecenin bir vakti Hatay Havalimanı’na vardım. Havalimanından şehir merkezine Havaş ile ulaşılıyor. Antakya merkeze giden Havaş’lara bindikten sonra Köprübaşı durağında inerseniz tarihi merkezde buluyorsunuz kendinizi.

Hatay Antakya’da nerede kalınır?

Ben Antakya’nın tarihi evlerinin olduğu bölgede kalmayı tercih ettim. Booking.com’dan Çiçekli Konak’ta oda ayırttım. Açıkçası beklediğimden de iyi idi. Burası Antakya’daki meşhur Müzeyyen Restoranın hemen yanında yer alıyor. Eski bir konağın odaları ayrı ayrı kiralanıyor. Avlusu da kahvaltı yaptığımız yer. Kahvaltı dahil oldukça iyi bir rakama buldum. Ama o fiyat sadece Booking.com’da vardı. Oteli aradığımda fiyat daha pahalı idi. Sonra Mart ayı için 3 gece Booking’den yüzde 20 indirimle Aralık ayında kaldığımdan da ucuza yer buldum. Düşünmeden yeniden rezervasyon yaptım. Booking’den yorum ve puanlarına bakarsanız ne demek istediğimiz anlayacaksınız. Benim odada sadece banyoda duşa kabin olmaması kötüydü. O da tarihi konak için pek mümkün olmamış bence.

Birlikte seyahat ettiğim arkadaşlar Çiçekli Konak’ta yer olmayınca Luwi Butik Otel’de kaldılar. Burası da açıkçası güzel bir işletme. Personel de oldukça ilgili. Burası tarihi şehrin üzerindeki Kurtuluş Caddesi’nde yer alıyor. Meşhur Affan Kahvesi’nin tarafında oraya 50- 100 metre mesafede. Burası da iyi bir alternatif olarak düşünülebilir. Burası Çiçekli Konak gibi tarihi bir konak değil onu söyleyeyim. daha modern bir bina.

Antakya’da gezilecek yerler

Antakya Katolik Kilisesi çan kulesi manzarası

Cuma gece geç gelince otele yerleşip uyudum ve sabah otelde kahvaltı sonrası hızlandırılmış Antakya turuna başladık. Maalesef o hafta sonu yağan yağmur gezimizi biraz zorlaştıran bir unsur oldu.

Antakya Katolik Kilisesi

Sabah ilk durağımız Antakya Katolik Kilisesi oldu. Burası yaklaşık 200 yaşında bir ibadethane. Ancak burayı ilginç kılan yapının kendisi değil çan kulesinin olduğu bölüm. Buradan çan kulesi ile minareyi bir kareye sığdıran bir fotoğraf çekerek Hatay’ın meşhur hoşgörü karesini yakalayabiliyorsunuz. Bu karede gözükmese de bu iki ibadethanenin hemen yanında bir de havra bulunuyor.

St Pierre Kilisesi

Hatay St Pierre Kilisesi
St Pierre Kilisesi

Dünyadaki ilk Katolik Kilisesi olarak bilinen St Pierre Kilisesi, Antakya şehir merkezinden yaklaşık 2 km uzaklıkta Habib-i Neccar Dağı yamacındaki kayalara oyulmuş bir mağara kilisedir. restorasyonuna III Napolyon bile katkıda bulunmuş. Burası 1963 yılında Papa VI Paul tarafından haç yeri ilan edilmiş. Her sene 29 Haziran’da da St Pierre Günü kutlamaları yapılıyor.

Buraya şehir merkezinden minibüs ya da taksi ile ulaşmak mümkün. Minibüs ile giderseniz yolda inip yokuşu yaya olarak çıkmanız gerekiyor. Burası Hz. İsa’nın ölümü sonrası Hristiyanlığı duyurmak için Antakya’ya gelen havariler tarafından kurulmuş. Hristiyan kelimesi de ilk defa burada kullanılmış. Burayı ziyaret ücretli ama müze kartınız var ise ücretsiz gezebiliyorsunuz.

Haron (Cehennem Kayıkçısı)

St Pierre’den çıktıktan sonra cehennem Kayıkçısı tabelasını takip edip kayalıkları tırmanmaya koyulursanız yukarıda sizi kayalara oyulmuş Haron (Cehennem Kayıkçısı) figürü bekliyor. Bu dev kabartma Antiochus zamanında yaşanan bir veba salgınını savmak için yapılmış. Açıkçası biz ilk gidişimizde kabartmanın yanına kadarçıkamadık çünkü yol pek de güvenli değildi. Ayağımdaki ayakkabılar tırmanırken kayma riski gösterince uzaktan kabartmayı görmekle yetindik. Ancak ikinci gidişimde tedbirliydim ve keçi gibi tırmanarak buraya ulaşmayı başardım. Burayı görmek istiyorsanız 700 metrelik bir tırmanış için uygun bir ayakkabı ile gitmenizi öneririm.

Antakya Arkeoloji Müzesi

Türkiye’nin modern müzelerinden biri olan Antakya Arkeoloji Müzesi tek başına Hatay’a gitmenize neden olabilecek kadar değerli bir yer. Türkiye’nin mozaik sergileme anlamında en büyük müzesi. Dünyada’da sanırım ilk ikide yer alıyor ama bu tür sıralamalar sürekli değişiyor. Bütün müzeyi gezmek için en az 2-3 saat ayırmanızı öneririm. Hatta çok daha fazla zamana bile ihtiyacınız olabilir.

Müze Antakya merkezden 3 buçuk km, meşhur Saint Pierre Kilisesi’ne ise 1 buçuk km mesafede yer alıyor. Ziyaret ücreti 24 TL ama Müze Kart geçiyor. Ben en çok Suppiluliuma Heykeli, Antakya Lahidi’ni beğendim.

Habibi Neccar Camii

Habib-i Neccar Camii

Antakya’nın en önemli yapılarından biri de Anadolu’daki ilk cami olan Habib-i Neccar Camii. Camii Hz. Ömer’in komutanlarından Ebu Übeyde bin Cerrah tarafından 636 yılında Antakya’da inşa edilmiş. Adını ise Hz İsa’nın havarilerine ilk inanan kişi olan Habibi Neccar’dan alıyor. Habibi Neccar Kuran-ı Kerim’de Yasin suresinde kıssası anlatılan şehit.

Ulu Camii

Her şehirde olduğu gibi Antakya merkezde de Ulu Camii var. Buradaki Ulu Camii ise Memluklular zamanından kalma. tam olarak ne zaman yapıldığı bilinmeyen bu camii, Antakya’nın en büyük camii konumunda.

Antakya tarihi şehir

Yabancı şehirlere gittiğimizde gördüğümüz “old town” burada da mevcut. Hatta benim konakladığım Çiçekli Konak bu tarihi eski şehirde yer alıyor. Bu şehir bir labirent gibi. Gece geç saatlerde otelimi ararken bazı sokaklardan geçerken ürkmedim desem yalan olur. Bir sokakta sanki böbreğinizi bırakacakmışsınız sessizliği varken, hemen yan sokakta bir çalgılı çengili eğlence mekanı karşınıza çıkıyor. Googlemaps bu labirentte bazen şaşırabiliyor. Küçük olduğu için kısa sürede sokakları öğreniyorsunuz ama ilk başta bir kafanız karışıyor.

Benim tavsiyem bu sokaklarda kaybolup tarihi evlerin tadını çıkartın. Gerçekten ayrı bir zaman diliminde gibi hissediyorsunuz. Üstelik süper bakımlı sokaklar da olmadığı için oldukça doğal. Yani turizm için yaratılmış suni bir estetiklik söz konusu değil.

Tıbbi aromatik bitkiler müzesi

Son gün şehri terk etmeden gezdiğimiz yerlerden biri de burası oldu. Açıkçası çok deli efsane bir yer diyemem ama bitkilere ilginiz varsa görülebilir. Zaten ücret de istemiyorlar. Yaklaşık yarım saatte rahatlıkla gezersiniz.

Necmi Asfuroğlu Arkeoloji Müzesi & Hatay Müze Hotel

Aslında bu iki yapı çok karıştırılıyor. Çok da normal. Herşey 2009 yılında Antakya merkezde yapılacak bir otelin kazı çalışmaları ile başlıyor. Kazılarda tarihi kalıntılar çıkınca doğal olarak buraya Kültür ve Turizm Bakanlığı müdahil olmuş ve kazılara başlanmış. Burada yapılan kazılarda da muazzam bir şehir ortaya çıkartılmış. Buraya da inşaatı gerçekleştiren Necmi Asfuroğlu’nun adı verilmiş.

https://www.instagram.com/p/B9ZodBNg1Ve/

Otele gelince ise, bu buluş sonrasında oteli yapmaktan vazgeçmemişler. Bu zorluk onlara dünyanın belki de en ilginç otellerinden birini inşa etme fırsatı vermiş. Tarihi şehrin üstüne buraya zarar vermeden müzerinin üzerine camdan bir otel yapılmış. Bunun için gerekli kazı temel yerleri belirlenmiş ve iş makinesi kullanmadan elle açılan kuyulara arkeoloji çalışması ilkesine uygun olarak kazı yapılmış. Profesyonel bir tünel kazıcı grubu arkeoloji ekibi ile beraber çalışmış. Kuyu çalışmaları sırasında önemli arkeolojik dokuyla karşılasılığında bazı kuyuların yeri değiştirilmiş. Bu da inşaat sürecini yaklaşık 1 buçuk yıl uzatmış. Taşıyıcı azık temeller üzerine bu otel inşa edilmiş. Müze Otel bugün Hatay’ın pahalı oteli konumunda. Ama inşaatı için harcanan onca maaliyeti ve yaşanılacak deneyimi düşünürseniz haklı bir talep.

Müzenin girişi ile otelin girişi ayrı yerlerde bulunuyor. Müze ziyaret ücreti 30 TL ama müze kart geçiyor. Oteldeki kafeye girerim derseniz otele giriş ücretsiz ve müzede gezdiğiniz parkırı bir üst kattan ziyaret etme şansınız da oluyor. Sonrasında da müze manzarasına karşı kahvenizi içebilirsiniz.

Hatay çevresinde görülmesi gereken yerler

Şehrin merkezi Antakya dışında da görülmesi gereken güzel yerler var. Ben ilk seferde buralara zaman ayıramadığım için bir sefer daha düzenliyorum.

Samandağ

Hatay’ın önemli ilçelerinden biri olan Samandağ, Lübnan’dan gelen Asi Nehri’nin deniz ile buluştuğu yer. Burada yetişen kamışlardan dünyanın en kaliteli neyleri yapılıyormuş. Ayrıca Samandağ’da Hz. Hızır Türbesi var. Burasının Hz Musa ile Hz Hızır’ın buluştuğu yer olarak biliniyor. Antakya’dan buraya minibüsler var. Burası çevrede görülmesi gereken birçok yere ulaşımın olduğu ilçe olması nedeniyle de jeoplotik bir öneme sahip. Tek başınasınız ve araç kiralamadıysanız, birçok yere buradan minibüslerle gideceksiniz. Hatay merkezden buraya 491 nolu otobüsler sıklıkla gidiyor. 6 TL ödüyorsunuz ve yaklaşık 1 saat 10 dk sürüyor. Yol uzun değil de sürekli duruyor. Samandağ’dan önce erkenden Vakıflı ve Hıdırlı tarafına gidip sonra dönüp Titüs tünellerine gitmenizi öneririm çünkü Vakıflı tarafına giden araç sayısı çok sık değil hele de öğleden sonra sorun yaşayabilirsiniz.

Vakıflı Köyü

Samandağ’a bağlı Vakıflı Köyü de Türkiye’nin son Ermeni Köyü olarak biliniyor. 117 Türk vatandaşı Ermeni’nin yaşadığı Vakıflı etnik bir köy olarak son dönemlerde Hatay gezilerinin popüler duraklarından biri oldu. Açıkçası ben öyle çok etkilendim desem yalan olur. Samadağ’dan saatte bir gelen bir minibüse 2,5 TL verip 10 dakikada geldik. Biz buradan yürüyerek Hıdırlı’ya gittik. 20 dakikamızı aldı. Aslında oraya da giden Vakıflı’dan geçen minibüs var ama o çok daha az sıklıkla geçiyor. Açıkçası ben bir daha gelsem buraya uğramam.

Hıdırbey Köyü

Samandağ’a bağlı, merkezden 6 km uzaklıktaki Hıdırbey Köyü Hz Musa Ağacı ile tanınıyor. Bu ağacın HzMusa ile Hızır Aleyhisselam’ın buluştuğu yer olduğuna inanılıyor. Hz. Musa’nın asasını yere vurup ektiği söylenen 3 bin yıllık ağaç burayı cazibe merkezi kılıyor. Asasını vurduğunda yerden çıkan suyun da ağacın karşısındaki Ab-ı Hayat çeşmesi olduğuna inanılıyor.

Kapısuyu ve Çevlik köyleri de yine Samandağ’a bağlı görülebilecek yerler. Özellikle Kapısuyu, Samandağ’ın en güzel manzaralarını sunan köylerinden biri olarak biliniyor.

Hıdırbey Köyü’nü gezmesi 5 dakikanızı almıyor. Ama araç bulana kadar oyalanmanız gerekiyor. Biz Musa Ağacı manzarasına karşı çayımızı yudumlarken bir minibüs geldi. Onunla Vakıflı’ya geri döndük. Orayı gezmeyi sonraya bıramıştık. Keşke inmeseymişiz çünkü gezilecek yer çok olmayınca dönemk istedik ama bir sonraki araç için en az 1 1 buçuk saat beklememiz gerekiyordu. Yürürken otostop yapalım dedik. Neyse ki 2 yaşlı amca bizi arabasına aldı.

Titus Tüneli & Beşikli Mağarası

https://www.instagram.com/p/B9lLgwvAgXh/

Samadağ’a döndükten sonra hemen Titus tünelleri için minibüse bindik. neyse ki bu minibüsler için 1 saat beklemiyorsunuz. Samandağ’dan yaklaşık 5 km uzaklıkta Selecuia Antik Kenti bulunuyor. Buranın içerisinde yer alan iki yer özellikle turistlerin ilgi odağı oluyor. Bunlardan ilki Titus Tüneli… Burası da Roma Dönemi’nde kalma bir tünel. Zamanında esirlere yaptırılmış. Elle yapılmış en büyük tünel olarak biliniyor. Antik kentin bir diğer cazibe merkezi de Beşikli Mağara. Burası da yine elle oyularak yapılmış. Mağara diyorlar ama aslında bunlar Kral Mezarları imiş.

İskenderun

Hatay’ın en bilinen ilçelerinden olan İskenderun’un benim için de ayrı bir yeri var. 2005 Aralık ayında askerlik görevim için İskenderun Deniz Er Eğitim Alayı’na teslim olmuş ve burada 1 ay acemi birliği eğitimi almıştım. tarihi yapıları ile olmasa da Petek Pastanesi ile cazibe merkezi olan bir yer.

Hatay yemekleri – Hatay’da nerede ne yenir ne içilir?

Hatay Türkiye’nin gastronomi anlamında en önemli şehirlerinden biri. Son yıllarda Gaziantep ve Adana bu konuda çok daha fazla adını duyursa da Hatay da Türkiye’nin sayılı şehirlerinden biri. Hatta öyle ki, Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO), gastronomi alanında Hatay’ı ‘Yaratıcı Şehirler Ağı’na layık gördü. Hem mutfak kültürünü yıllardır yaşatmayı başarması hem de mutfağındaki 600 çeşit yemek ve tatlının Hatay, bu ödüle layık görülen ikinci Türkiye şehri oldu. 2015 yılında Gaziantep bu listeye giren ilk ve tek Türk şehri idi.

Hatay özellikle tepsi kebabı ve künefesi ile meşhur. Tabi bir de kahvaltıların vazgeçilmezi salçalı ekmek. Ama mezeleri ve diğer birçok yemeği ile de sadece yemek yemek için bile gidilebilecek yerlerden biri.

Humusçu İbrahim

Hatay’da ilk günümde kahvaltı sonrası ilk uğradığım yer Humusçu İbrahim oldu. Kendisi 10 yıl Lübnan’da yaşamış ve humus ve bakla yapmayı orada öğrenmiş. Şehrin en meşhur humusçusu. Oldukça da hoş sohbet biri. Bana tüm hikayesini anlattı. Ben sarımsaklı humustan aldım. O ayrıca tatmam için biraz bakla, biraz normal humus biraz da tahin getirdi. Açıkçası Hatay’a gidip de Humusçu İbrahim’e uğramamak olmaz.

Meşhur Humusçu ve Baklacı Nedim Usta

Hatay’da humus denildiğinde akla gelen bir diğer önemli yer de meşhur Humusçu ve Baklacı Nedim Usta. Humusçu İbrahim ile yerleri çok yakın. Burayı da ikinci gezimde deneyimle imkanım oldu. Açıkçası buranın da humusu çok güzel. Ben burada halebi yedim. Humusun üstünde turşu ve domates olmayınca ona halebi deniyormuş. Ben turşu ve domates sevmediğim için halebi tercih ettim. Nedim Usta oldukça da pozitif yardımsever bir esnaf. Sayesinde çok da güzel 2 künefeci keşfettim.

Sveyka Restaurant

Şehrin meşhur Kurtuluş Caddesi’nde eski bir Antakya evinde hizmet veren Sveyka’nın meşhur olması Hollywood’lu bir yıldızın ziyaretine dayanıyor. Meşhur oyuncu Angelina Jolie Hatay’a geldiğinde burada yemek yedikten sonra mekana ilgi patlamış. Sucuk roll, kaz başı kebabı ve vişneli kebap mekanın en meşhur lezzetleri arasında yer alıyor.

Pöç Kasabı

Hatay’da ilk günümüzde öğle yemeği için uğradığımız yer ise meşhur Pöç Kasabı idi. Burası çarşı içerisinde hem kasap hem restoran formatında bir yer. Ama öyle ufak bir kasap değil. Baya içeride 2 katta bolca masa var. Ben meşhur tepsi kebabı yedim. Arkadaşlarım da pirzola söyledi. Açıkçası ikisi de güzeldi. Ama bir daha gidersem pirzola söyleyebilirim.

Çınaraltı Künefe Yusuf Usta

Hatay gezisinin en sıkıntılı yanlarından biri sürekli bir şeyler yemek zorundaymış gibi hissediyorsunuz. Sınırlı zamanda onca mekana gidip şunun da bir tadına bakmalıyım kaygısında oluyorsunuz. Künefe de bunlardan biri. Pöç Kasabı sonrasında tatlıyı da meşhur künefeci Çınaraltı Künefe’de yiyelim dedik. Her turist buraya geliyor. Klasik de bir künefe şov yapılıyor buraya gelenlere. Instagram’da künefe şov paylaşmak isteyenler için güzel bir şov. Ancak tadına gelince benim beklentilerim daha yüksekti. Ayrıca Hatay’da künefeyi cam tabakta yemek de beni biraz hayal kırıklığına uğrattı. Bir Hataylı takipçim künefe için Kule Restaurant‘ı önermiş. Deneme fırsatım olmadı. Belki bir sonrakine denerim.

Tarihi Bizim Künefe

Burası tarihi Ulu Camii’nin hemen yanında Hatay’da eski usul künefe yapan sayılı yerlerden biri. Burası 1948’den beri künefe yapan bir işletme. Buraya yerel bir tavsiye üzerine geldim. İşletmenin künefe ustası Ragıp Bekfilavoğlu Masterchef programına da konuk olmuş. Burada bir posrison künefe 9 yarım porsiyon ise 6 TL. Yarım porsiyon da baya doyurucu büyüklükte. Lezzet çok başarılı. Bu arada buranın bence en güzel lezzetlerinden biri de yarısı cennet çamuru yarısı fıstıklı kadayıf olan özel tatlı. Açıkçası sevdanın son vuruşu. Fiyatı 18 TL idi. Bildiğiniz foodporn 🙂

https://www.instagram.com/p/B9ilF_bAVWO/

Tarihi Bizim Künefe İstanbul’da Maslak 42’ye de şube açmış. Ayrıca şehir dışında çeşitli restoranlara da künefe temin ediyormuş. Hatay’da da Müzeyyen Restoran’ın künefeleri buradan sıcağı sıcağına hazırlanıp gönderiliyor.

Ferah Künefe

Yine yerel bir tavsiye üzerine gittiğim Ferah Künefe, tarihi Ulu Cami yanında bulunan Künefeciler Çarşısı’nda yer alıyor. Çok dikkat çekmeyen bir işletme ama burası şehrin en eski künefecisi. İşletme biz açtığımızda burada başka künefeci yoktu diyor. Sadece künefe satıyor. Çay bile yok. Su var içecek olarak. Lezzet yine çok başarılı. İstanbul’a evde yapmalık künefe götürmek isteyenlere de burayı tavsiye ederim. Burası da eski usul künefe yapan nadir yerlerden biri. Yarım porsiyon künefe 5 TL. Evet şaka değil gerçek. İstanbul’da o paraya 2 simit alırsınız 🙂

Müzeyyen Restoran

Şehirdeki ilk akşam yemeği için ise tercihimiz benim otelin yanı başında olan Müzeyyen Restoran oldu. Burası Müzeyyen Senar konsepti ile dekore edilmiş bir restoran. Eski bir Antakya evinin taş avlusu odaları ve asma katında hizmet veren restoranda sürekli Müzeyyen Senar müzikleri çalıyor. Biz ortaya bolca meze söyleyip 1 tane de ana yemek aldık. Yemekleri ve mezeleri gayet lezzetliydi. Fiyatları da (İstanbul’a göre) oldukça uygun.

Affan Kahvesi

Kurtuluş Caddesi’nin üzerindeki meşhur yerlerden bir diğeri de tarihi Affan Kahvesi. Bildiğiniz eski usul bir kahve. Burası kaç kuşaktır işletilen ve hem yerli halkın hem de turistlerin çok sevdiği bir yer. Buranın meşhur Haytalı tatlısı ise alamet-i farikası. Haytalı tatlısı ilk bakışta Adana’nın bıcıbıcı tatlısı gibi gözüküyor ama bu bıcıbıcı değil. Mekanın kendi yaptığı muhallebisine, kendi yaptıkları dondurma ve doğal gül suyu. Bunu yemek için de ilginç bir demir kaşıkları var. Böyle bir tatlıyı ancak böyle bir kaşıkla rahat yersiniz. Lezzeti gayet güzel. Özellikle yazın ferahlamak için çok iyi olabilir.

Ali Mürdün’ün Yeri

Antakya’da tencere yemeklerinin yaşatıldığı bir esnaf lokantası. Sadece tencere yemekleri de değil, Hatay’a ait geleneksel lezzetlerin birçoğu burada yaşatılmaya devam ediyor. Hafta sonları kapalı ve genelde öğle yemeği için tercih ediliyor. Öğlen 14’ten sonra giderseniz pek de yemek kalmıyor diyorlar.

Ben de burayı çok merak ettiğim için ikinci gezimde gitme gafletinde bulundum. Açıkçası Hatay gezimde aklımda kalan tek kötü tat burası. Hatay gibi herkesin hoşgörülü ve yardımsever olduğu bir yerde Ali Mürdün’ün yeri beni hayal kırıklığına uğrattı. Cuma günü, cuma namazı akabinde doğruca buraya geldim. Yemekler hakkında soru soruyordum ki şef yemeğim kalmadı dedi. Oysa tencereler baya dolu idi. Burayı görmek için özel geldiğimi söyledim. O zaman da cumartesi kapalı olmasına rağmen cumartesi gelin dedi. Ben de siz kapalı değil misiniz dediğimde de o zaman pazartesi gelirsiniz diye sama bir tavır takındı. Nedenini bilmedğim bir şekilde bana yemek vermek istemedi. Yemekleri ne kadar güzeldir bilemem ama bir daha böyle terbiyesizliğe uğradığım bir yere gitmem. Tabi gidene de mani olmam. Benim yaşadığım sizin başınıza gelmeyebilir ama benim için Ali Mürdüm’ün yeri bitmiştir.

Dönerci Tacettin

Hatay döneri diye birşey varmış. Bizim bildiğimizdne farklı soslu bir döner. Açıkçası soslu döner olayı Samsun’da da meşhur. Döner olayı da biraz bence pide gibi. Her yöre pidem ve dönerim özel diyor. ufak dokunuşlarla ayrışmaya çalışıyor. Hatay döneri denilince de ilk akla gelen yer Dönerci Tacettin Usta oluyor. Biz de son günümüzde buraya uğradık. Birçok blogda gitmeden rezervasyon yapın yoksa almıyor gibi şeyler de gördüm. Açıkçası aralık ayında gidince rezervasyona gerek yoktu. İlk müşterisi bizdik hatta 🙂 Döneri güzeldi ama yok böyle döner yemedim, sadece bunu yemek için bile Hatay’a gidilir gibi şeyler diyemeyeceğim.

Hatay Gastronomi Evi

Hatay mutfağı UNESCO tarafından tescillenince Belediye Başkanı Lütfi savaş, eski bir Antakya Evi olan Aslanlı Konak’ı UNESCO Hatay Gastronomi Evi olarak turizme kazandırmış. Benim kaldığım Çiçekli Konak’a çok yakın bir sokaktaydı. Maalesef ilk gidişimde zaman sıkıntısından deneme şansım olmmıştı. Ama bir sonraki gezimde acısını çıkardım. Hatta 2 gece buradaydım. Fiyat kalite olarak çok başarılı bir yer. Çok güzel yemekleri çok komik fiyatlara yedim. Burası ile ilgili bilmeniz gereken bir şey de öğle yemeği saatinde giderseniz o güne özel yöresel yemekler de oluyor. Akşam maalesef bu yemeklerin çoğu kalmıyor. O zaman sadece menüdekilerle devam ediyorsunuz. Onlar da güzel ama günlük çıkan yerel lezzetleri de tatmak isteyebilirsiniz.

Öte yandan Sultan Sofrası, Anadolu, Konak ve Boğaziçi Restoranlar da adlarını duyduğum ama deneme fırsatım olmayan meşhur yerler. İskenderun’daki Petek Pastanesi ise künefe ve hurmalı kömbe kurabiyesi ile meşhur. Hatta İskenderun’a sadece Petek Pastanesi lezzetlerini deneyimlemek için gitme niyetim var.

Yerlisinden Hatay ve balık yemekleri önerileri

Hatay kebap ve benzeri yemeklerle bilinse de balık yemekleri de lezzetli bir şehir. Bu konuda hataylı bir takipçimin tavsiyelerini paylalıyorum sizinle. “Özellikle Samadağ ve Arsuz balık yemek için gidebileceğiniz yerler. Orijinal Akdeniz dil balığı ve paşa barbunu bölgede yiyeceğiniz en güzel balıklar. Yine kızartması lezzetli olan kemer balığı da denenebilir”.

Hatay gece hayatı

Hatay geceleri de oldukça hareketli bir şehir. Özellikle tarihi şehir içinde geceleri sürekli bir müzik sesi duyuyorsunuz. Benim her gidişimde kaldığım Çiçekli Kobak ile meşhur Müzeyyen Restaurant’ın olduğu sokakta birçok canlı müzik yapan mekan görebilirsiniz. geceleri gördüğüm en hareketli sokak burası. Gece yorgun düşüp odamaerken döndüğümde mekanlardaki müziklerle odamda müzik ziyafeti çekiyordum 🙂

Öte yandan mekan olarak en beğendiğim yer ise Retro Studio oldu. Mekanın Hafızası Programı kapsamında Hatay’da Zenginler Mahallesi’nde 16 eski Antakya evinin kültürel tarihini açığa çıkarmak üzere çalışmalara başlanmış. Bunlardan biri de Retro Studio’nun olduğu bina. Burada perşembe hariç her gece canlı müzik oluyor. Gündüzleri de kafe olarak işletiliyor. İçerisi de dekor olarak oldukça keyifli olmuş. Kesinlikle görmenizi öneririm. Gece eğlencesi ile aranız yoksa da gündüz bir kahve içmeye gidilebilir.

6 YORUMLAR

  1. Osman hocam bu nasıl bir rehber yazısıdır yahu. Seni gönülden tebrik ediyorum. Muazzam bir yazı olmuş. Selam vermeden geçmek istemedim. Gezmeyi ve Blog yazmayı çok seviyorsun biliyorum ama Youtube platformunda daha çok kitleye hitap edebilirsin. Sen bunu bir düşün hocam seviliyorsun. İyi gezmeler 🙂

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz